Bugün 19 Mayıs 2025. 19 Mayıs 1919’un 106. Yıldönümü. 19 Mayıs’a Türkler ve Yunanlılar açısından farklı anlam taşıyor. İngiltere, Fransa ve Rusya’nın desteği ile savaşmadan masa başında kendisine hediye edilen Türk toprakları üzerinde kurulmuş olan Yunanistan 15 Mayıs 1919'da İzmir'e çıkarak Türk vatanını işgal etmiş ve 3,5 yıl işgal altında tuttuğu Türk topraklarında 360.000 Türk’ün evini yakmış ve 1 milyondan fazla Türk’ü katletmiştir.
Gazi Mustafa Kemal Yunanlıları vatan topraklarından çıkartmak üzere; işgalin ertesi günü 16 Mayıs 1919’da İstanbul’dan Samsun’a hareket etmiş ve 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkarak yaktığı bağımsızlık ateşinin meşalesi tüm yurdumuzu aydınlatmıştır. Samsun’dan başlayan mücadele düşman kuvvetlerinin Türk vatanından kovulması ile sonuçlanmış ve 9 Eylül’de 1922’de Yunanlıların denize dökülmesinden sonra 6 Ekim 1923’te İngiliz, Fransız ve İtalyan kuvvetleri de işgal altında tuttukları İstanbul’u ve Anadolu topraklarını terk etmek zorunda kalmıştır. Ancak İzmir’den kaçan Yunanlılar, Rumlar ve Ermeniler kaçmadan önce İzmir’i ateşe vermiştir. Emperyalist ülkelere karşı kazandığı askeri galibiyeti siyasi alanda da sürdüren Mustafa Kemal Atatürk Türkiye Cumhuriyeti’ni kurarak Türk gençliğine emanet etmiştir. Atatürk’ün emperyalist ülkeleri yenilgiye uğratması bağımsızlığını kazanamamış mazlum ülkeler için de umut kaynağı ve örnek olmuştur. Türkler ve Yunanlılar İçin 19 Mayıs’ın Anlamı Türk milleti 19 Mayıs 1919’u düşman işgaline karşı Millî Mücadele’nin başlatıldığı tarih olarak kabul ediyor ve Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı olarak kutluyor. Geçmiş hatalarından ders almak yerine saldırganlığını sürdüren Yunanistan ise işgal ettiği topraklardaki işgale son vermek üzere Mustafa Kemal Atatürk’ün 19 Mayıs’ta Samsun’a çıkarak başlattığı milli mücadeleyi 24 Şubat 1994 tarihinde kabul ettiği bir yasa ile “Pontus Soykırımını Anma Günü” olarak ilan etmiş ve Selanik, İstanköy ve Lamia başta olmak üzere 57 adet “19 Mayıs Pontus Helenizmi Soykırım Anıtı” dikmiştir. Yunanistan’ın işgaline maruz kalan Türk milletinin vatan topraklarını işgalden kurtarmak için başlattığı haklı ve meşru müdafaanın başlangıç tarihi olan 19 Mayıs’ın işgalci Yunanistan tarafından Türklerin Yunanlıları katlettiği soykırım günü olarak kutlanması edepsizliğin, haddi aşmanın, utanmazlığın ve ahlaksızlığın tipik bir örneğini teşkil etmektedir. Dünya kurulalı beri kendi saldırganlığını işgale ve saldırıya uğrayan ülkeye soykırım suçlamasıyla yapıştırmaya çalışan iki devlet çıkmıştır. Bunlardan biri Yunanistan, diğeri ise Ermenistan’dır. Yunanistan 19 Mayıs’ı Rum soykırımı günü olarak kutlarken Ermenistan savaşta olan kendi devletine karşı isyan ederek düşman ordularına katılınması ve Türk ordusuna karşı düşman saflarında savaşılması ve 2 yaşına kadar olan Türklerin öldürülmesi emrini veren Ermeni Komite Merkezlerinin kapatıldığı, aynı zamanda Ermeni çetelerinin Van vilayetine saldırılarının doruk noktasına çıktığı ve Van Valisi Cevdet Bey’in Ermeni katliamından kurtarmak için Van vilayetindeki Müslüman halkı batıya göç ettirmeye başladığı tarih olan 24 Nisan’ı Ermeni soykırım günü olarak kutlamaktadır. Katili mazlum, mazlumu ise soykırımcı olarak yaftalayan bu ahlaksızlığı sona erdirmeleri için ne Yunanistan’a ne de Ermenistan’a karşı gereken açıklamaların ve uyarıların yapılmaması üzüntü vericidir. Yunanistan’ın Pontus İddiaları ve Fener Rum Papazının Faaliyetleri Yunanistan bilindiği üzere Sinop’tan Artvin’e kadar olan bölgede, yaklaşık 70.000 Km. karelik bir alanda bağımsız ya da özerk bir Pontus Rum Cumhuriyeti kurma ve bu devleti Yunanistan’a bağlama hayalindedir. 5 Yunanlı futbolcunun Trabzonspor’da futbol oynamasının ve Türk milletinin futbol sevgisi üzerinden Karadeniz bölgesinde Yunan sempatisi oluşturma çabalarının, Sümela Manastırına ayin yönetmek için gelen Fener Rum Patriği’ne üzerinde Ekümenik Patrik yazılı Trabzonspor forması hediye edilmesinin, ayrıca bölgedeki gençlerin Yunanistan’a götürülüp eğitildikten sonra bölgeye geri getirilerek bölgede gösterdikleri faaliyetlerin bu kapsamda değerlendirilmesi ve gereken tedbirlerin alınması vatansever Trabzon halkının ve Türk milletinin boynunun borcudur.
Atatürk’ün bir fitne ve melanet yuvası olarak adlandırdığı Fener Rum Patrikhanesinin başındaki papaz ise bir yandan haddini aşarak Ekümenik Patrik sıfatıyla yurtdışında toplantılara katılmakta, diğer yandan Heybeliada Ruhban Okulunun hukuka aykırı şekilde açılarak bu okulda Türk düşmanı papazlar yetiştirilmeye devam edilmesi için çaba harcamaktadır. Fener Papazının İznik Konsilinin 1700. yılında Katoliklerin dini lideri papayı İznik’e getirerek Türklere karşı Katolik-Ortodoks ittifakı kurma ve Türk topraklarını İncil toprakları olarak ilan etme çabaları Türk Ortodoks Patrikhanesinin ve vatansever Türklerin çabalarıyla şimdilik önlenmiştir. İsrail’in Filistin ve Suriye’deki Faaliyetleri ve Yeni Açılım Türkiye’nin Güneydoğu Anadolu bölgesini vadedilmiş topraklar olarak kabul eden ve 1948’den beri işgal altında tuttuğu Filistin topraklarında ABD başta olmak üzere emperyalist ülkelerin destekleriyle insanlığa karşı suç ve savaş suçu fillerini işlemeye devam eden ve yüzbinlerce Filistinliyi katleden İsrail ise Filistin topraklarından sonra Suriye’nin de güneyini de işgal etmiş ve Türk topraklarına biraz daha yaklaşmıştır. Bu şartlar altında başlatılan 2. Açılım kapsamında terörist başının PKK’nın silah bırakması çağrısına cevaben PKK'nın feshinin ilan edildiği 12. Kongre kararlarında; “kaynağını Lozan Antlaşması ve 1924 Anayasasından alan Kürt inkâr ve imha siyaseti” ifadesinin kullanılması aslında Lozan’a ve 1924 Anayasasına göre Türkiye’de Gayr-ı Müslimler dışında azınlık olmamasından Ermeni, Rum, Süryani gibi grupların duydukları rahatsızlıktan kaynaklanmaktadır ve bildiriyi kaleme alanların Sevr Anlaşmasına özlem duyan Kriptolar olduklarını göstermektedir. Sonuç olarak geçmişte Türk milletine Sevr’i dayatanlar günümüzde de Türkiye üzerindeki hedeflerinden vaz geçmemiştir ve ülkemizi etnik temelde bölmek için Kriptoları kullanmakta ve Türkiye’ye sürekli olarak sopa göstermektedir. ABD, Yunanistan Bulgaristan, Arnavutluk, Karadağ, Kosova, Kuzey Makedonya, Slovakya ve Hırvatistan’dan toplam 12 binden fazla askerin görev aldığı Dedeağaç bölgesinde başlatılan Türkiye’nin çağırılmadığı son NATO tatbikatı bunun tipik bir örneğidiri. İçinde Bulunduğumuz Durumda Türk Ordusuna, Türk Gençliğine ve Türk Milletine Düşen Görevler Atatürk’ün ölümünden bu yana onun ilkelerini yok etmeye ve Türkiye’yi bölmeye çalışan emperyalist güçler ve işbirlikçileri her seferinde karşılarında Atatürk’ün Cumhuriyeti emanet ettiği Türk gençliğini ve “Mustafa Kemal’in Askerleri”ni bulmuş ve emellerine ulaşamamıştır. Türkiye üzerinde hedefi olan ülkelerin ve iş birlikçilerinin Atatürk’ün vefatından sonra hız kazanan Türkiye’yi parçalama planları günümüzde de şekil değiştirerek devam etmektedir. Türkiye bir yandan PKK/PYD/YPG terörüyle bölünmeye çalışılırken diğer yandan Ermeni ve Yunan iddialarıyla ve onlara destek olan AB ve ABD tarafından sıkıştırılmaya çalışılmaktadır. Balkan Harplerinden başlayarak Türklere ait Doğu Ege adalarını işgal ve ilhak eden ve Uşi Antlaşması gereğince Türkiye’ye iadesi gereken 12 adalara da 1947’de Paris Antlaşması ile sahip olan Yunanistan bir yandan Lozan ve Paris Antlaşmaları hilafına bu adaları silahlandırmaya devam ederken diğer yandan Türkiye’ye ait 20 ada ile 2 kayalığı işgal etmiştir. Ayrıca ABD ile savunma iş birliği anlaşması imzalayarak Lozan Antlaşmasına aykırı şekilde Türk hudutlarının hemen gerisinde ve Ege’deki adalarda ABD birliklerine Türkiye’yi hedef alan üsler vermiştir ve ABD ile ortak askeri tatbikatlar yapmaktadır. Bu şartlar altında Türk ordusu, Türk gençliği ve Türk halkı her zamankinden daha uyanık olmalı ve Atasından devraldığı emaneti koruma sorumluluğundan bir an olsun gafil kalmamalıdır. 19 Mayıs’ın 106. Yıl dönümünde Türk milletinin Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramını kutluyor ve başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere tüm şehit ve gazilerimizi şükranla anıyoruz. Sözlerimi Atatürk’ün gençliğe hitabesinin son cümlesini Türk gençliğine hatırlatarak tamamlamak istiyorum: Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.
E. Kur. Alb. Doç. Dr. Ömer Lütfi Taşcıoğlu FEYM GR. Başkanı