Açlık ve yoksulluk bilerek yaşatılıyor gibi...

Açlık ve yoksulluk bilerek yaşatılıyor gibi...

Ökkeş Ağaoğlu

 

KİM derdi ki kendi kendine yeten bir ülkenin her şeyden mahrum kalacağını?.. Kim derdi ki tahıl ürünlerinden tutun, yiyecek - içeceklerin her dalında iddialı olan büyük Türkiye'nin bunların hiçbirinde bulunamadığını?.. Kim derdi ki Türkiye gibi muhteşem bir ülkenin Cumhuriyet rejiminden uzaklaştırılması için açlığın ve yoksulluğun icat edileceğini?.. İşte bugün bu olumsuz gelişmelerin hepsini tek tek yaşıyor ve yaşatılıyoruz.

 

Yaşamamız seçtiğimiz hükümetin başarısızlığıyla eşdeğerde devam ediyor... Eğer bu hükümete daha fazla oy verilirse bugünün daha beterinin ülke halkına yaşatılacağı kaçınılmaz olacaktır... Neden mi?.. Halâ ekonomide kötü gidişe dur diyemeyen bir hükümet ile yaşıyoruz da ondan... Bundan sonra böylesi bir duyarsızlık ekonomi dalında hissedilir düzeyde ve seviyede duruş sergilenirse ülkenin iflası hızla ilerleyecek. Zaten iflas etmişliğini kabul etmeyen hükümetin savurganlığı halâ devam ediyorken... Ülkede tasarruf adına devlet ekonomisinin savurganlığına şahit olmak daha da imkansızlaşıyor.

LÜKS YAŞAM STANDARDINI İTİBAR İLE KIYASLAYAN ANLAYIŞ VAR OLDUKÇA, BU ÜLKENİN KALKINMASI İMKANSIZ GİBİ BİR ŞEY... ÖRNEĞİN ÇARŞI PAZAR FİYATLARININ ARTIŞINI DURDURAMAYAN HÜKÜMET HALÂ (EKONOMİMİZ ÇOK İYİ GİDİYOR) DEDİKÇE, BUNUN AKSİNE DAHA DA BATAN BİR ÜLKE YARATTIKLARININ FARKINA VARMALIDIRLAR... Hükümet, lüks yaşamı yaşamaya sanki mecbur muymuş gibi bir hal ve tavır takınmaktalar... Nasıl ki itibardan tasarruf olmaz denilse de, aksine itibarlı kişilerin yapacakları tasarruf programları ve harcamalarındaki kısıtlamalar, halka çok iyi örnek olacaktır. Hatta olmalıdır... Çünkü makam araçlarıyla halkın yanından geçmek ne kadar yanlış ise... Halka "Tasarruflu davranın" demek de bir o kadar hatadır. Çünkü açlık sınırının ve yoksulluk çıtasının oldukça gerisinde yaşamaya çalışan Türk halkını bu kadar sefilleştirmek neyin becerisi olarak sunuluyor?.. Tabii ki itha rejiminin... Peki bu rejim anlayışındaki gerekçe nedir?.. "Üretimdeki pahalılığı ithalat yoluyla ucuza alıyoruz" düşüncesiyle yola çıkanların düşüncesi gerekçenin kılıfını hazırlıyor... Oysa pahalı olan üretim değil, ithalata dayalı sisteme ağırlık vermek oluyor... Ama ne olursa olsun hem ithalata dayalı sistemi ve hem de betona yapılan sermaye harcamalarını gündemde tuttukça halkımız daha da zor günler yaşayacak. Çünkü her ikisi de ithalat rejimine dayalı bir sistemin yaratılması olmaktadır.

KURAKLIK VE VERİMSİZLİK İLE İLGİLİ NADASA BIRAKILMIŞ TÜM ALANLAR YERİNDE TEDAVİ EDİLMESİ GEREKİRKEN, AKSİNE TARIMDA VE KURAKLIKTA ÇÖZÜMÜ İTHALATTA ARAYAR BİR ANLAYIŞLA KARŞI KARŞIYAYIZ.. BU DA HAYATI DERİNDEN SARSAN OLUMSUZLUKLAR VE MİLLETİ AÇ BIRAKAN GELİŞMELER OLUYOR... Şu anda kuraklık ve verimsiz toprakların artışı durdurulamaz iken, yeşil alanların imara açılması planlanırken, ne köylünün durumu ve yaşam alanlarına sıcak bakılıyor... Ne de yaşadıkları toprakların daha da genişletilmesi için olağanüstü çabalar harcanıyor... Sadece tek bir şey yapılıyor: İthalat... Oysa ithalat öylesine zor ve yaşanmaz alanlar yaratıyor ki, ne köylü tarıma yönelik çalışabiliyor... Ne de şehirli insanlar ucuz tarımdan nasibini alabiliyor. Sürekli zamlarla artış gören piyasa ekonomisi böyle giderse, değil esnafın ayakta durmasını görmeyi... Tüm Türkiye'nin çöküşüne tanık olabiliriz... Onun için ilk önce halkın ucuz et ve sebze - meyve almaları sağlanırsa, işte o zaman hem ekonomide ve hem de tarımda hayat ucuzlamaya yönelecek... Yok eğer bunlar yapılmazsa (Ki, yapılmıyor ve açlığı ve yoksulluğu bilerek yarattılar ve son sürat devam ettiler), işte bunların getirisi olarak, tarımda ithalat politikası rejimle ilgili eş zamanlı devam ettirilmek isteniyor gibi... İşte bu olumsuz durumlardan kurtulmanın tek yolu, tarıma ağırlık vermek... Su kaynaklarımızı ve ormanlarımızı korumak... Ve yeşile dönüşüm performansına hız vererek bu yoksulluktan ve açlıktan kurtulma imkanı sağlamak... Öyle ki, "Kuraklığın gölgesindeki tarım çözümü ithalatta arıyor" başlıklı haberlerde de değinildiği gibi, "Türkiye 2023’te kuraklık riski yüksek ülkeler arasında yer alırken, gıda ithalatı ise çıkışta. 2022’nin 11 ayında buğdaydan portakala, bademden mercimeğe kapıları açan Türkiye 18.62 milyar dolarlık ithalat yaptı"ğını üzülerek yaşıyor olmamız gerçeğini kabul etmenin dışında hiçbir mantıklı program olamaz. Yani ithalat ülkeyi daha da dibe indiriyor. İhracat ise cari açığın çılgınlığıyla devam ederek ihracat rakamlarını resmen eritiyor. Ve haliyle ülke de eriyor. Artık buna dur demeli üretim politikasına mutlaka dönülmeli.

 

var addthis_config = {"data_track_addressbar":true};