AKP ve MHPde İmamoğlu korkusu başladı

AKP ve MHPde İmamoğlu korkusu başladı

İKTİDAR partisi “Ne yapayım da şu İstanbul’u tekrar alayım?” diye kendi kendine sorular sorarken, hiç akılda olmayan... Ve bugüne kadar hiç bu kadar hırçınlaşmayan bir yapıyla tekrar CHP’li Ekrem İmamoğlu’na saldırmaya başladı. Gerekçe ise hazırlandı: “İçişleri’nden İstanbul Belediyesi’ne terörist personel teftişi” kararı aldı. Alan kim?.. Tabii ki iktidar partisi... İçişleri Bakanlığı ise bu suçlamayla hareket ederek İstanbul Belediyesi’nin başarısının yükselişini kırmak... “İstanbul Belediyesi’nin terörle irtibatlı” suçlamasıyla CHP’nin Millet İttifakı’nı dağıtmak... Ve en önemlisi de HDP’yi yanına çekmek... Bütün olayların sebebi İstanbul Belediyesi’ni tekrar geri almak ve hükümetine en büyük apoleti takmak... İşte bütün çaba ve hırçınlıklar bunlar. Oysa İmamoğlu ne dedi: “Devletin yapısı suçlama kanalı değildir. Devlet, suçluyu bulur ve hemen gelir belediyeye ve o terörist kimse, alır gider. Bunu biz de öğrenmiş oluruz” dedi... Bunda ne bir suçlama olabilir... Ne de bu sözlerden dolayı İBB ve İmamoğlu suçlanabilir.

İDDİANAMENİN VE ARAŞTIRMANIN OLMADIĞI VE YAPILMADIĞI BU KONUDA İÇİŞLERİ BAKANLIĞI KAFASINA GÖRE TEFTİŞ KURULU OLUŞTURARAK İSTANBUL BELEDİYESİ’Nİ ZAN ALTINDA BIRAKIYOR. BU YANLIŞTIR. DOĞRU OLAN ADALET BAKANLIĞI VE MAHKEMELERDİR... İçişleri Bakanlığı diyor ki, “İstanbul Belediyesi’nde 557 terörist çalışmaktadır.” Daha sonra bu sayı “160”a iniyor... Daha sonra 7 kişi ile yola devam ediliyor. Ama yandaş medya hemen yandaş kalemşörlerle manşetleri İmamoğlu aleyhine kullanmaya başlıyor. Neden biliyor musunuz?.. Çünkü Ekrem İmamoğlu, AKP’li hükümetin büyük ağırlık vererek kazanmak istediği İstanbul seçimlerini kazandı... Tabii bunu hazmedemeyen AKP ve ortağı MHP de, daha önce “Bir oy fazlalık da olsa belediye başkanlığını kazanmış olur” derken... Yenildiklerini anlayan bugünün Cumhur İttifakı üyeleri, “5 – 10 bin oy farkıyla seçim kazanılmış mı olur?.. Böyle şey olmaz” diyerek seçimi yenilemişlerdi. Peki ne oldu?.. Seçim iptal edilip tekrarlandığında bu sefer İmamoğlu 800 bin oy fark atarak seçimi daha büyük başarıyla kazandı. Bu, AKP’nin ve MHP’nin en büyük yenilgisi oldu. Düşünün, “Bir oy farkı bile olsa seçimi kazanan taraf başkanlığı alır” diyen MHP, birden düşüncelerinden kıvırtarak o da yalan – yanlış ifadelerle AKP’nin kalesi olmaya devam etmişti. Daha doğrusu bugün, İBB’de çalışanlar suçlanmak isteniyorsa ve aralarında terörist varsa, bunun yeri teftiş değildir. Bunun yeri o çalışan teröristler tespit edilir ve hemen mahkeme kararı ile Adalet Bakanlığı devreye girer... Ve belediyedeki teröristler yakalanarak cezaevine konur. Ama bu böyle yapılmıyor. Yetki çerçevesi dışına çıkan İçişleri Bakanlığı, mahkemelerin yerine geçiyor... İddianame ve araştırmanın olmadığı bu konu üzerinde kendini yetkili kılarak teftiş yapıyor. Peki nerede kaldı demokrasi?.. Nerede kaldı Adalet Bakanlığı’nın görevi?.. Nerede kaldı mahkeme kararları?..

EĞER SUÇLANACAK DURUM VE GERÇEKLER ARANIYORSA, BUNU DAHA ÖNCE İSTANBUL BELEDİYE SEÇİMLERİNİ KAZANMAK İÇİN YAPILAN BAZI MEKTUPLARDAN VE DAVRANIŞLARDAN DOLAYI SUÇLAMAK GEREKMEZ Mİ?.. Şimdi gelelim asıl konuya... Yandaş medyanın arayıp da bulamadığı yalan yanlış duyumlarla yola çıkarak yine doğru olmayan işlere imza atmaları utanılacak bir durum değil mi?.. Bunu neden diyoruz biliyor musunuz?.. 1) – İstanbul seçimleri için terörist ve bebek katili Abdullah Öcalan’ın mektubu referans gösterildiğinde Adalet Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı o zaman neredeydi?.. 2) – Öcalan’ın kardeşi TRT’ye çıkarıldığında bu iki ilgili bakanlık neden devreye girmediler?.. O seçim arifesi sırasında AKP’li Bülent Turan, “Öcalan TRT’ye çıkmadı. TRT Kürdi’ye çıktı” demedi mi?.. Peki Kürdi’nin başında TRT ibaresi yok mu?.. Ayrıca bu kişi yabancı televizyonlara çıksa bile bizim ekranlarda gösterilmesi doğru muydu?.. Tabii ki değildi. O halde İçişleri ve Adalet Bakanlıkları neden sustular?.. Çünkü Ekrem İmamoğlu’na karşı siyasi propaganda yaptırmak için çıkardılar. Tutmayınca da iktidarlığın gücü ile her şeyin üstünü kolaylıkla örtbas ettiler. Onun içindir ki bugün yaşananların hepsi iddianamesi bile yazılmamış bir olayın dışında gerçek olarak algılanamaz. Çünkü İmamoğlu’nun da dediği gibi, “Ben istihbaratçı değilim. Varsa suçlu hemen gelir, suçluyu alır götürür, kodese koyarsınız” dedi. Şimdi bu açıklamanın neresi yanlış?..

İMAMOĞLU İLK YAPILAN SEÇİMİ KAZANDIĞINDA SANDIK GÖREVLİLERİ DE TERÖRİST İLAN EDİLEREK SORUŞTURMA AÇILMADI MI?.. PEKİ NE OLDU?.. “BUNLAR SİYASET USULÜ YAPILAN ŞEYLERDİR” DENİLEREK YAPILAN İŞLEMLER DEĞİL MİYDİ?.. AMA İKİNCİ SEÇİMDE TUŞ OLDULAR... AKP ve yanındaki küçük ortağı MHP, Ekrem İmamoğlu’nun İstanbul Belediyesi Başkanlığı’nı kazanmasını bir türlü hazmedemiyorlar. Düşünün ilk seçimde kaybedince ne olduklarını şaşıran AKP’nin adayı Binali Yıldırım bile, kapalı kapılar ardında Berat Albayrak’ın (Çıkıp seçimi kazandık deyin) demesine sinirlenerek ağız dalaşı yaşamadılar mı?.. Ve bunu dindirmek AKP’li yetkililerin görevi olmadı mı?.. Peki ne oldu sonra?.. Binali Yıldırım kürsüye çıkarak “Biz kazandık” derken yüzündeki tedirginlik ifadesi basına yansımadı mı?.. Yansıdı. Hatta İmamoğlu ve İstanbul İl Başkanlığı’nın kurduğu sandık ordusunun ve ıslak imzalı seçmen kağıtlarının sıkı takibi karşılığında (üstelik YSK’nın seçim sonuçlarını saatlere açıklamadığı halde) seçimi İmamoğlu kazanmadı mı?.. Kazandı. İşte bu kazanım AKP’ye iki kez yenilgiyi tattırdı. İşte bu olayı hazmedemeyen iktidar partisi ve küçük ortağı, bugün bu işe soyundular.

DEVLETTE MAHKÛMLARLA İLGİLİ YASAL MADDELER VARDIR. BUNLARDAN BİRİ, BİR MAHKÛM CEZASINI ÇEKİP ÇIKTIĞINDA ONU TOPLUMA KAZANDIRMAK İÇİN BELİRLİ ŞARTLARDA BAZI KURULUŞLAR İŞE ALMALIDIR... 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin infazı Hakkında Kanun’a göre hükümlünün çalışması bir yükümlülüktür... Tutukluların çalışması ise Madde 114/1’de ele alınmıştır. O da şudur: “Tutuklulardan çalışmaları istenebilir, ancak buna mecbur tutulamazlar.” Yani tutuklular ve meslek sahibi hükümlüler çalışmaya zorlanamazlar... Bu konuda kanun çok detaylı sorulara cevap verirken, “Adli Sicil Kaydı Olan İşe Girebilir mi?” sorusunun cevabını da yine yasal madde veriyor. Madde şöyle diyor: “Adli sicil kaydında bir suç olan kişi, kamu ve güvenlik kurumlarında işe girmekte sıkıntı yaşamaktadırlar. Ancak özel bir kurumda iş başvurusu yapmışsa, kurumun takdirine bağlı olarak işe alınabilir” diyor... Yani cezaevinden çıkan bir hükümlünün tekrar topluma kazandırılması için bazı şartları yerine getirdiği taktirde çalışmasını öngören yasal hükümler mevcut... İşte tam da burada İstanbul Belediyesi’nde böyle bir durum bile yokken, Adalet Bakanlığı bu konuda yetkili iken... Mahkemelerin de bu konuyla ilgili yasal bir iddianamesi yokken, Ekrem İmamoğlu nasıl suçlanabilir?.. Bir kez daha İmamoğlu şu cevabı vermedi mi?: “Ben istihbarat şefi değilim. Adalet Bakanı da değilim. Ben belediye başkanıyım. Eğer kurumumuzda iddia edildiği gibi teröristler varsa, hemen tutuklayın. Biz de görelim bunlar kimmiş...” Bu açıklama herhalde Adalet Bakanlığı’na ve mahkemeler nezdinde bir suçlamayla ilgili iddianamenin yazılmasına mesaj olmuştur. Yani demokratik kuralların işlemesini isteyen İmamoğlu, İçişleri Bakanlığı’nın teftiş kurullarına gereken saygıyı gösterdiklerini, onların rahat çalışması için bütün imkanları sunduğunu söylemesi siyasi kanada iyi bir cevap niteliğinde olmuştur.

BÜTÜN BUNLAR, EKREM İMAMOĞLU’NUN OLASI BİR CUMHURBAŞKANI ADAYLIĞININ ÖNÜNÜ KESMEK... İSTANBUL BELEDİYESİ’NDEKİ GÜÇLÜ DURUŞUNUN ÖNÜNE SET KURMAK... AKP’YE İKİ KEZ YENİLGİYİ TATTIRDIĞI İÇİN DE İMAMOĞLU’NU SİYASETEN DEVRE DIŞI BIRAKMAK... İktidar partisi, İstanbul’u almak için elinden gelen bütün imkanları kullanmak istiyor. Bir defa yola çıkış nedeni budur. Hatta AKP’yi ve MHP’yi İmamoğlu korkusu sarmış durumda... Bunu görmemek mümkün değil. Onun içindir ki İstanbul Belediyesi’ni ve onun Başkanı olan İmamoğlu’nu suçlayarak, siyaseten de olsa kolay bir lokma gibi gördüler.. Ama baktılar ki iş hiç de istedikleri gibi gitmiyor. Ve devreye yandaş bir yazarın yazısını sokuverdiler. Ne diyordu o yandaş yazar?: “Kılıçdaroğlu ile İmamoğlu arasında ipler geriliyor.” Al sana boş laf... Aslında AKP’nin İstanbul seçimlerini iki kez kazanan İmamoğlu’nun devre dışı bırakılması için Kılıçdaroğlu’nu İmamoğlu’nun karşısına çıkararak kavga ettirmeye çalışıyor. Tabii bunda da başarısız oluyor. Neden mi?.. Eğer öyle bir şey olsaydı bugün İmamoğlu, CHP’nin Ankara merkez binasında basın açıklaması yapar mıydı?.. Yandaş kalemşör bakın ne diyor: “Kılıçdaroğlu, İmamoğlu’dan (Benim cumhurbaşkanı adayım Genel Başkanım Kemal Kılıçdaroğlu’dur) demesini bekliyordu” diyor. Yahu Kılıçdaroğlu’nun İmamoğlu psikolojisi yok ki. Aksine Kılıçdaroğlu ne dedi?: “Benim aday gösterilmemi istiyorlar. Eğer Millet İttifakı içinde böyle bir istek oluşursa bu bana gurur verir” demedi mi?.. Dedi... Bu yandaş yazar nerenin kalemşörlüğünü yapıyor acaba?.. O ve onun gibi yazarlar, kalemşörler ve yandaşşörler, hepsi korkuyor... Neden korkuyor biliyor musunuz?.. Ekrem İmamoğlu cumhurbaşkanı adayı olursa AKP ve MHP’yi İstanbul’dan silip süpürecek. Ve yandaşlıkları da bitecek.