Ökkeş Ağaoğlu
SİYASETİ her adam yapamaz... Çünkü siyaset öylesine derin bilgiyle zincirleme birbirine bağlıdır ki, ne onu inceleyerek yol almak isteyen olmuştur... Ne de günlük siyasetle kendini metah sananların Meclis'e fikirli girmeleri nail olmuştur...
Sadece ve sadece cebi doldurmak... Ballı maaşı alabilmek adına yandaşlık ve taraflık ilkesiyle hareket edilerek halkımız bir kenara itilmiştir... Onun içindir ki bugünkü Meclis'in siyasi yapılanmaları boş boş çalışmışlar ve sadece el kol kaldırarak çenelerini susturmaya yeltenmişlerdir... Hiçbirinin şahsi fikrini açıklamaya ne mecalleri kalmıştır, ne de mantıkları... Bugünkü siyasetin yapısı gerilim ve adam kayırmalarla geçmektedir... Hele ki adam aldatmada birinci seçilen kişilerin siyasi lider olması ise içler acısı bir durum... Bu durumu hazmedemeyen Türk milleti ne yazık ki bu kişilerin değişmediği çerçevede hem siyasetin yapısına küsmüşler... Hem oylarını ikiye bölmüşler...Kimileri de oylarını çantalarında tutmuştur... Daha doğrusu küskünlerin seçmen olması ihtimali o kadar fazlalışmıştır ki, bu olay bugüne kadar süregelen sandığa küsme olayıyla eşleşmiştir... Ama ne zaman ki Ekrem İmamoğlu gerçeği ortaya çıkmıştır... İşte o günden bugüne kadar süregelen bütün siyasi yapılaşmaların yerini Atatürkçülük ve Cumhuriyete bağlılık atılacak adımların en değerlisi olmuştur... İşte bunun içindir ki CHP bugüne kadar varlık gösteremediyse, bunu Baykal'ın ve Kılıçdaroğlu'nun yapay Atatürkçülüğü ile ilgili olduğunu söylemek mümkündür.
CUMHURBAŞKANLIĞINDA OYNANAN İKİ BÜYÜK OYUNDA BAŞROLLERİ BAYKAL VE KILIÇDAROĞLU OYNAMIŞTIR... VE BU ÜLKEYİ ATATÜRKÇÜLÜK ŞEMSİYESİ ALTINDA RESMEN SATMIŞLARDIR.. SATTIKLARI TÜRK MİLLETİ OLMUŞTUR... CHP tam anlamıyla Atatürkçü parti değildi... En azından bugüne kadar değildi... Neden biliyor musunuz?.. İki nedenden ötürü... BİRİNCİSİ: Deniz Baykal ve Tayyip Erdoğan anlaşarak "Beylerbeyi'nde Gizli Anlaşma" başlığını aratmayacak nitelikle bir buluşma gerçekleştirmişlerdir... Ve o buluşmada bugünün faşist rejiminin izleri atılmaya başlanmıştı... Ama o buluşma öncesi veya sonrası her şey düşünülmüş ve Sedat Peker'in şu açıklamaları gündem olmuştu: ((..."Sedat Peker, sosyal medya platformu Twitter'dan Korkmaz Karaca ve Deniz Baykal hakkında paylaşımlarda bulundu. Peker, Korkmaz Karaca'nın Deniz Baykal'a kadın götürdüğünü iddia ederek "Deniz Baykal bu durumdan haberi olduğu için bunun eline düştü. Tabi ki Sayın Cumhurbaşkanıyla Deniz Baykal’ın hastanedeki görüşmesini, Hasan Doğan üzerinden koordine eden Korkmaz Karaca'dır. Sonraki yükselişini zaten tüm Türkiye biliyor" dedi. Bunlar Sedat Peker'in itirafları ve sosyal medyada takip ettiği olaylar zincirinin sadece birkaçı idi. Peki Baykal'ın Erdoğan ile yaptığı gizli toplantı sonrası ne oldu?.. Ne olacak?.. Zülfü Livaneli, o dönem için Baykal'a tepki göstererek kendisine şu suçlamalı açıklamalarda bulunmuştu: "Bir milletvekilinin mazbatasını iptal ettirip, Anayasa’yı değiştirip, grubu baskı altına alıp, Siirt seçimlerini es geçip Erdoğan’ı Meclis'e sokmak ve dokunulmazlık zırhına kavuşturmak için verdiğiniz canhıraş çabanın yüzde birini partiniz için verseydiniz sonuç bambaşka olurdu. Size o gün söylediğim gibi, Türkiye’nin kaderini değiştirdiniz." demişti. Peki Baykal bu sözden ötürü utandı mı?.. Hayır... Ne utanması... Daha da çok azdı ve Erdoğan'ı Meclis'e sokarak bütün tezgahlara rahatlıkla düşüverdi... Bütün tuzaklar CHP üstünde oynandığı için Baykal yine de bundan rahatsız olmuyor, hayatı garantiye aldığı düşüncesiyle sadece kendisini düşünerek hayatını yaşamaya başlamıştı... Tıpkı bugünkü MHP gibi... Nasıl ki Bahçeli tam yalaka olarak yandaşlık yaparak Erdoğan'ın ayaklarının altında paspas olduysa... Baykal da aynı şekilde bu görevi çaktırmadan ve demokrasi adına yapıyormuş gibi bir görüntü vererek ülkeyi uçuruma atıverdi. İKİNCİSİ: Kemal Kılıçdaroğlu'nun cumhurbaşkanlığı seçimlerinde sağ eğilimli hareket etmesiydi... Örneğin 2014 cumhurbaşkanlığı seçimleri aday belirleme çabalarında Kemal Kılıçdaroğlu aynen şu sözü söylemişti: "Beyler, yarın cumhurbaşkanı adayımızı açıklayacağım... Adayımız bir kadın olabilir..." İşte bu açıklamanın ardından bütün gazeteciler Emine Ülker Tarhan'a koştular... Çünkü kadın aday olarak en tecrübeli ve en kaliteli kişi Emine Ülker Tarhan'dı... Ancak sabah olunca Kılıçdaroğlu kararını değiştirdi ve şöyle deyiverdi: "Cumhurbaşkanı adayımız Ekmeleddin İhsanoğlu'dur... Peki bu kararını değiştirmesinin sebebi neydi? Tabii ki MHP olmuştur.... Ve Bahçeli Ekmeleddin üzerinde ısrar etmişti... Sonuç olarak da Ekmeleddin aday oluverdi. Fakat bunu hazmedemeyen CHP'li 21 milletvekili "Ekmeleddin'e oy ve imza vermeyeceğiz" diyerek Kılıçdaroğlu'nu protesto etmişlerdi. Tabii bu arada Emine Ülker Tarhan da, "Türk halkının beni aday olarak seçmesi benim için daha büyük bir ödüldür" diyerek o da adaylıktan çekildiğini açıklamıştır... Bunun üzerine Kılıçdaroğlu, iğrençliğini tekrar göstererek aynen şu açıklamayı yapmıştır: "Seçim günü geldiğinde TIPIŞ TIPIŞ OY VERMEYE GİDECEKSİNİZ" diyerek Atatürkçülüğü ve CHP'yi ayaklar altına almıştı. Hele ki (6'ı Masa) tam bir fiyaskoydu... Ya sonra ne oldu?.. Bu kez de düşündüğü planları bir türlü gerçektiremediği için önceden hazırlanması için kendisine haber vermediği Muharrem İnce'yi aniden "Adayımız Muharrem İnce'dir... Gel Bakalım İnce" diyerek adeta dalga geçer gibi CHP toplantısında onu inceden yok sayarak aday göstermesi CHP'ye attığı en büyük kazık olmuştur. Tabii 6'lı Masa da CHP'nin kendi kendinin sonunu hazırlaması olmuştur.
VE GELDİK BUGÜNE... EKREM İMAMOĞLU'NUN HAPSE ATILMASI... ÖZEL'İN YUMRUK YEMESİ... YUMRUK ATANIN DA, "OSMANLI TORUNUYUM" AÇIKLAMASIYLA AKP'DEN YANA TAVIR ALMASI DİKKAT ÇEKİCİ OLMUŞTUR... Ekrem İmamoğlu öylesi güçlü siyasetçi olmuştur ki, bunu hazmedemeyen ve kıskanan Erdoğan, onu hapse atarak aklınca rakip tanımama hareketiyle gündeme oturmaya çalışmıştır... Ancak bu hareketi Türkiye'ye 150 milyar dolara malolmuştur... Yani çok büyük bir borç yükünün altına girmiştir... Neden mi?.. Erdoğan, rakip görmek istemiyor... Üstelik bunun üzerine CHP'ye gönderme yaparak Özgür Özel'i tehdit ediyor... "Daha ne kadar CHP'li telef olacak?.." açıklaması kibrin en büyüğü olmuştu... Ve Özel'i hedef tahtasına oturtan Erdoğan'ın bu telef sözü o kadar ağır bir söz olmuştur ki... Yumruk atan da bu sözün etkisinde ve gücünde hareket ederek yumruğunu Özel'e sallamıştır... İşte bütün kıyamet de burada kopmaktadır... İşte bu iki olay ve CHP'nin Özgür Özel'e kadar gelen hatalarının bitişini görebilmek bizi mutlu ederken... Erdoğan'ın kendisinden üstün olan kim varsa onu kıskanarak hapse atması... Aynı şekilde İmamoğlu'nun da Silivri Zindanlarında çürütme inadına dahil etmesi CHP'lileri çılgına çevirmişti. Çünkü İmamoğlu'nun kesin kazanacağını gören Erdoğan, kendisinin siyasi sonunun olacağını rahatlıkla göreblidiği için ülkenin kaderini kendisinin belirlediği imajını vermek için çabalamaya başlamıştır... Ama nafile, ne yaparsa yapsın artık yolun sonunun göründüğünü kendisi de kabul ettiği için zorba baskıcılığı uygulayarak tekrar aday olmak için Anayasayı değiştirmek için Özel'e teklif üzerine teklif göndermekte... Örneğin İmamoğlu'nun siyasetten ve adaylıktan çekildiği taktirde hapisten çıkarırız restleşmesine Özel'den ve İmamoğlu'ndan HAYIR karşılığını alan Erdoğan bugün daha da köşeye sıkışmıştır... Sonuç mu? Öyle de böyle gidecekler. "Ama nereye gidecekler?" derseniz? İki ihtimal: 1) Ya kaçacaklar... 2) Ya da Silivri Zindanlarına kiracı olarak yerleşecekler.