Deprem ülkenin kaderini tayin edecek kadar risk taşıyor

Deprem ülkenin kaderini tayin edecek kadar risk taşıyor

Ökkeş Ağaoğlu

 

DEPREMİN yaraları sarılmak isteniyor ama bu gidişte siz bırakın sarılmasını... Daha insanlara mezar olan bina ve evleri "Hasarlı"dır diye kaydettirmek bir mesele haline geldi... Örneğin Kırıkhan ilçemiz... Neden Kırıkhan diyorum?.. Çünkü orada oturan epey dostlarımız ve akrabalarımız var... Hepsi anlatıyor: Korkunç bir gürültüyle uyandık... Her nedense deprem hep gece yarısını geçip de sabaha karşı, birkaç saat kala meydana geldi... Korkunç bir gürültüydü... Şu yaşıma geldim, böyle bir gürültü duymadım... Zemin sallanıyordu...

 

Ayağa kalkıp yürümek istedim, deprem beni yürütmedi ve her seferinde dengemi kaybettirerek beni yere serdi... O anda insan ne deprem çantası düşünebiliyordu, ne de malını... Sadece düşündüğü tek şey, "Canı"ydı... Biz de canımızı kurtarmak için can havliyle sokağa fırladık... (Ki, bizim evimiz tek katlı olduğu halde şu anda bile evimize girmeye korkuyoruz...) Değil ki 10 - 15 katlı binalarda oturanlar ne yapsın?.. Resmen ölüm fermanı verilmişçesine kaderimizi değiştirmeye, sokağa çıkıp canlı kalmaya çalıştır... Neden?. Allah bize akıl vermiş... Ve diyor ki, "Size akıl verdim... Bu aklınızı kullanasınız diye... Ama akıllarını maddi çıkarlar için kullananların tuzağına düşüyorsanız, bu doğanın değil, resmen sizin suçunuzdur... Neden oturduğunuz binayı veya tek katlı oturum alanınızı "Depreme dayanıklı mıdır?" diye incelettirmediniz?.. Ne yazık ki böylesi bir kararı veren aileler de inceletmeyi yaptıramıyorsa, bu onun maddi gücüyle alakalı bir durumdur... Şu anda İstanbul Belediyesi İstanbullularda bu çaresizliği gördü ve "Depreme dayanıklı mıdır? - Değil midir?" diye inceletme olayını bedava yapmaya başladı... Hatta İstanbullu'ya da, "Oturduğunuz konum alanlarınızı sadece dayanıklı mıdır? - Değil midir? diye inceleyeceğiz. Şu anda depremle ilgili çalışmalarımız bu olacak... Tabii bunun devamında adımlar atılacak ve İstanbullu bu tehlikeyi atlatarak gelecek kuşaklara güven verecek." Şimdilik İstanbul için atılacak ilk adım bu... Tabii devamı da gelecek.

DEPREM BÖLGESİNDEN BAŞKA İLLERE GÖÇ EDEN DEPREMZEDELER İKİNCİ VE YIKICI BAŞKA BİR SORUNLA KARŞILAŞTILAR... NEDİR O? TABİİ Kİ KONUTLARIN KİRA ARTIŞLARI... BİRİLERİ DİYOR Kİ "VATAN - MİLLET EL ELE VERDİ VE BU KABUSTAN KURTULMAK İÇİN GÜÇBİRLİĞİ İÇİNDE ÇALIŞIYOR"... OYSA HİÇ DE ÖYLE DEĞİLMİŞ... İlk başta şunu belirtmeden geçmeyeceğiz:Depremdezeler civar illere göç ederken, gittikleri o illerde, mal sahiplerinin, evlerinin kirasını 2'ye - 3'e katladığını gördüler... Neden mi?.. Gözleri paraya doymuyor da ondan... Ayrıca birlik ve beraberlik mesajları verildiği şu günlerde değil kiraları 2'ye 3'çe katlamak... Bilakis o kirayı artıran mal sahipleri, evlini o insanlara bedava vermeli... Veremiyorsa ve geçimini sadece oradan gelen kira ile geçiniyorsa, o zaman kiralara astronomik zamlar yapmamalılar... Çünkü depremzedenin başına zaten dünyası yıkılmış... Eşini, çoluğunu - çocuğunu... Anne babasını kaybetmiş olan bir depremzedeye astronomik rakamlarla kiraya veremezsiniz. Buna hem hakkınız yok hem de vicdansızlıktır. Düşene bir tekme de sen vuruyorsun denir... Peki ne yapılmalı?.. Tabii ki ilk önce vicdanlı olmalı... Depremzedeye yardım etmeli... Evin varsa evinin kapısını ona olduğu açmalı ve (eğer kirayla geçiniyorsan) çok cüzi bir kirayla o insanları soğuktan kurtarmalı... Yoksa, bugünkü 3 bin liralık bir kira bedelini 7 - 8 bin lira gibi astronomik fiyatlara çıkarmak hiçbir vicdana sığmaz... Peki devet burada neden devreye girmiyor?.. Öyle değil mi?.. Bir KHK ile bu işi kökünden halledemez mi? Elbette halleder. Halâ fırsat ve zaman varken, KHK ile bu astronomik fiyatlara bir son verilmeli. Yoksa gidişat hiç de iyi değil...

İMAMOĞLU'NDAN ARD ARDA DEPREM UYARISI GELİYOR.... DİYOR Kİ, "RİSKLİ BİNALARI TARAMAMIZA İZİN VERİN..." ÇÜNKÜ ŞU ANDA İSTANBUL'DAN SORUMLU OLAN BELEDİYE BAŞKANI İMAMOĞLU. VE DÜŞÜNCESİNDE NE KADAR HAKLI OLDUĞUNU KAHRAMANMARAŞ VE DİĞERLERİNDE GÖRDÜK... Şu anda beklenen bir deprem var. İstanbul depremi... Hem yer altında biriken stresten bahsediliyor... Hem de yıkımından... Bu da korkutucu bir rakama ulaşıyor... Örneğin milyonlarca insanın yaşadığı İstanbul'da Kahramanmaraş,Hatay ve diğerlerindeki yıkılan binalar olursa, siz bırakın İstanbul'u, Türkiye'de hayat durur... Çünkü İstanbul 17 milyonuyla tek başına bir devlet gibi... Zaten çıkardığı milletvekili sayısı bunu göstermiyor mu?.. Deprem tehlikesi karşısında İmamoğlu ne diyor?: "İmamoğlu, Twitter hesabından paylaştığı mesajında, “Riskli yapıları taramamıza izin verin... Bu hayat meselesi başka bir şey değil. İstanbullulara çağrımdır, riskli yapıları taramamıza izin verin. Şu ana kadar, 1999 öncesi yapılmış 107 bin binadan ne yazık ki sadece 29 bini tarama yapmamızı kabul etti. Gerçek tabloyu görmek ve birlikte çözüm üretmek zorundayız.” Yani diyor ki, "Eğer tarayamazsak, eğer taramamıza izin vermezseniz sonumuz çok kötü olur... Oturduğumuz binanın sağlamlığını sizin de - bizim de mutlaka bilmemiz lazım" diyor... Ve 3 aşamalı bir tehlikeyi şöyle dile getiriyor: 1) - İBB 2019’dan bu yana hızlı bina taraması adı altında İTÜ akademisyenleriyle birlikte yürüttüğü bir bilimsel analiz çalışması yapıyor. Yaklaşık 3,5 yıldır uyguladığımız bu yöntem bundan bir önceki adım olduğu için binayı direkt riskli yapı olarak kodlamadığından vatandaşlarımız açısından bir fikir, öğüt veren ve bundan sonraki aşamayı hem belediyelere hem vatandaşlara yol gösteren bir harita olacak bir içerik taşıyor. 2) - Bu analize göre 318 binamız durduğu yerde çökebilir durumda. ‘E’ sınıfı bile değil. 1525 tane binamız ‘D’ ve ‘E’ sınıfı olarak yüksek risk içeren binalar olarak kodlanmış vaziyette. Bunun üzerinden bir eylem planı koymaya karar verdik. 3) - 3,5 yılda 107 binaya gitmiş durumdayız. Ne yazık ki bunların 29 bin 700’üne girebilmiş vaziyetteyiz. Binaların yüzde 70’nden fazlası depreme mukavemet yönünde hızlı taramaya müsaade etmedi."

EĞER DEPREME CİDDİ ŞEKİLDE ÖNLEM ALINMAZSA, İSTANBUL RESMEN MOLOZ YIĞINI HALİNE DÖNER... SAĞLAM BİNALARA DAHİ GİREMEZSİNİZ... CİCİLİ - BİCİLİ YIKILACAK BİNALAR DA MUTLAKA ORTAYA ÇIKACAKTIR... ONUN İÇİN DİYORUZ Kİ (HAVADA - KARADA - DENİZDE) ÖLÜMLERDEN ÖLÜM BEĞEN... İstanbul'da depremin ne zaman olacağı bilinmiyor. Ama bilinen bir şey var ki, İstanbul'da büyük bir deprem olacak... Çünkü yıllardır toprağın altında sıkışan fay hattının üzerindeki stres her an kırılacağı yönünde... Bunu deprem uzmanları açıklarken, çarelerini de... Hangi bölgelerde depremin daha çok risk taşıdığını da tek tek açıklıyorlar... Kimisi zeminin kaya yapısı olmasından dolayı falan bölgede az hasar olacağı yönünde açıklama yaparken... Kimi uzmanlar da, sağlam zemin üstünde kalitesi malzemeyle yapılan binalar da yıkılabilir uyarısı yapıyor... Yani diyeceğimiz odur ki, İstanbul'da depreme karşı önlemlerde geç kalınırsa, bu büyük bir yıkıma ve Türkiye'nin çok zor durumda kalacağını göstermektedir. Örneğin, havada ölümlerde hava şartları veya havadan depreme müdahalede imkansızlaşan duruma bir çare bulunmazsa, bu büyük ölümlere yol açar... Karada ise, deprem, havaalanları ve yolları bir kağıt gibi bükerek ve alttan gelen büyük deprem şokuyla alanları, yolları, İmar Affı ile yapılan denetimsiz çürük binaları yıkması an meselesi olacaktır. Deniz olarak da olası bir tsunami de sahil şeridinde oturan binlerce oturum alanları sular altında kalabilir... Yani deprem 3 farklı şekilde karşımıza çıkabilir.. Bu üç unsurun bir tanesi bile İstanbul için çok büyük tehlikedir. Bunu atlatmanın en güzel yolu,binaların taranması için İBB'ne izin verilmesi... Riskli binaların desteklenerek veya yıkılıp yapılarak yeniden sağlamlaştırılmasından geçiyor... Zaman ise gittikçe kısalıyor... Ve bu siyasetle değil, ilim ve bilime önem vererek atlatılacak bir durum.