Ökkeş Ağaoğlu
BİLİNDİĞİ gibi CHP lideri Özgür Özel, Tayyip Erdoğan’ı ziyaret ettiğinde “Yumuşama” politikasının etkilerini ele almak adına siyasette bir rüzgar aniden esiverdi. Bu esintiye herkes dahil olmak için çeşitli politikalar ve çeşitli görüşler ortaya atarak bu konuda “Ben de varım” demeye getirdi... Ama ne olursa olsun bu konunun muhatabı ve görüşünün kıymeti harbiyesi CHP’ye aitti... Daha doğrusu bu yumuşama arifesinde CHP’nin üstüne oynayarak Erdoğan ile görüşmek isteyenler adeta sıraya girmek istiyor gibiydi... Neden?..
Çünkü Erdoğan’da gelişen yumuşama hareketinin kendileri için de olması gerektiğine kuvvetle inandıkları için... Ama olmadı... Olmayacak da... Çünkü şu ana kadar CHP’nin dışında herhangi bir partinin genel merkezine uğramak adına bir görüşme ve akabinde yumuşama belirtisi görünmüyor... Onun içindir ki Tayyip Erdoğan hem kendisini... Hem partisini ve hem de siyaset adına görüş farklılıklarını dile getirmek için çaba harcamaya başladı...
ERDOĞAN HER NE KADAR KATILDIĞI TOPLANTILARDA “AKP BUGÜNE KADAR YÜRÜTTÜĞÜ ÇİZGİDEN ASLA TAVİZ VEMEZ” DESE DE, BU ÇİZGİNİN ZATEN ÇOKTAN TAVİZ VERİLDİĞİNİ BİLENLER BİLİYORDU... Herkes biliyordu ki AKP, ne ana muhalefet partisiyle görüşür... Ne de onun siyasi liderini muhatap alır... Bunların hiç birini yapmadığı gibi, yumuşamanın AKP için bir hakaret sözü içerdiğine yönelik görüş belirledikleri için, hiçbir AKP’li vekil, Erdoğan’a “CHP ile görüşseniz” diye bir görüş dahi sunamazdı... Aslında sunamazdı değil, sunamaz... Sunması için ya AKP üyeliğinden ayrılacak... Ya da çenesini kapatacak... Fakat o da ne? Erdoğan hem partililerini ve hem de halk adına AKP’ye gönül vermiş ideolojistleri ters köşeye yatırdı... Ve “CHP ile görüşme yapacağım” diyerek randevusunu verdi... İyi güzel de, insanın aklına gelen sorular deli gibi beynimizi tırmalıyor... Aslında kendimize bu soruyu sorarken asıl konuyu kaçırmış oluyorduk... Neydi o konu?.. Tabii ki Edoğan’ın her katıldığı toplantılardaki kürsü konuşmalarında “Biz CHP ile görüşme yapacağız... Ancak görüşümüzden ve bugüne kadar gösterdiğimiz siyasi çizgimizden asla taviz vermeyiz” diyerek yine AKP’ye ve kendisine inananlara “AKP bildiğiniz gibi, eski tas – eski hamam” hatırlatmasıyla kendisini sevenleri yine uyutmaya başladı... Daha doğrusu Erdoğan CHP’nin merkezine gitmiş olsa da, sanki oraya gitmemiş gibi bir imajı da yaratacak vaziyette... Neden mi?.. Çünkü kendisine inananları bu konuda şöyle düşündürüyor: “Biz her ne kadar CHP genel merkezine Özgür Özel Bey’i ziyarete gitmiş olsak da, o genel merkez adeta AKP gibi bizi karşılamıştır... Ve AKP diğer partilerin genel merkezlerinin kapısına dahi adını yazdıracak kadar da iddialıdır” politikasını yok yere var ederek ideolojistleri kandırmaya hazırdır... Çünkü bunu neden yapacaklar?.. Şunun için: “Biz AKP olarak asla duruşumuzdan ve siyasi görüşümüzden ödün ve taviz vermedik, vermeyiz” imasını yaratmak için yapacaklar.
MERAL AKŞENER KENDİ PARTİSİNİ UYUTARAK ERDOĞAN İLE GÖRÜŞTÜ VE BELKİ DE ÖZEL TORPİLİN ARDINDAN AKP KADROLARINA DIŞARIDAN BİR DİPLOMAT OLARAK KATILABİLİR... İyi Parti’liler her ne kadar muhalefet gibi davranarak MHP’liliklerini unutmuş olsalar da, yeni parti olmanın heyecanını yaşamak için parti içi değişimle genel başkanlık yarışını yerine getirerek siyaset dünyasına yepyeni bir parti olarak girmek istemişlerdi. Ama ne yazık ki bu yeni parti olgusu Meral Akşener tarafından yara aldı. Çünkü Akşener, hem Saray’ı ve hem de Erdoğan’ı ağır eleştirilere tabi tutarken, 2 gün öncesinden Akşener, Saray’ın yolunu tutmuştu bile... Kendi partisini ofsayta düşüren Akşener, Erdoğan ile samimi görüşmesinden sonra Cumhur İttifakı’nın bir diplomatik bireyi olarak katılabilirliği yüksek ihtimal olarak görülürken... İyi Parti’nin iç meselesi haline gelen bu ziyaret Meral Akşener’in İyi Parti’yi atılmış bir golü olarak her zaman hatırlanacaktır. Ama Meral Akşener CHP ile köprüleri atarken, kendisi bir türlü köprüden karşıya geçerek yaralarını saramamıştır... Bu yaralar siyasi yaralardır... Hem 6’lı Masa’yı terk ederek yanlış politika uygulaya Meral Akşener, bu kez Saray ile yakın teması gerçekleştirerek partisini MHP’nin arkasına düşürmüştür... Şimdi bu görünümden kurtulmak için olağanüstü çaba harcayan İyi Parti’liler, Meral Akşener’e ateş püskürürken, ham olan ve gelişmemiş bulunan İyi Parti’nin siyasi mekanizmaları kürsü konuşmalarında sürekli bu konuyu irdeleyecek... Daha doğrusu kendi ayağına kurşun sıkan Meral Akşener, burada ne Kılıçdaroğlu’nu... Ne Davutoğlu’nu... Ne Babacan’ı... Ne Karamollaoğlu’nu... Ne Yavaş’ı... Ve ne de İmamoğlu’nu suçlayacak herhangi bir kuvvetli donesi olmayacak. Zaten yoktu. Onun içindir ki bu görüşme ya İyi Parti’nin siyaset dünyasında yükselmesini engellemek için böyle bir görüşme yapıldı denilecek... Ya da MHP’yi tekrardan renklendirerek Cumhur İttifakı’nda Akşener doktrinini geliştirmek için yapılmış bir politika denilecek... Aslında bize sorarsanız her ikisi de makbul ve makul... Ancak siyaset dünyası o kadar şeye gebe ki... Ne yaparsanız yapın, ne ederseniz edin, kararı verecek olan halk, olası bir seçimde ya İyi Parti’yi Meclis’e göndermeyecek... Ya da Akşener’in siyasi hayatını bitirecek. Bize sorarsanız her ikisinin olmasını isteriz. Çünkü yapılan siyaset siyaset değil ki... Tam bir dalavere... İşte size alın Türk siyasetini... Daha düne kadar ağır hakaretlerde bulunan liderler, halkın desteğiyle parlamentoya girdikten sonra veya girmese de siyasi gücü kazandıktan sonra kendisine oy veren halkını kazıklayarak Saray’a gidebiliyor. Yazıklar olsun.
YUMUŞAMA POLİTİKALARI YENİ GÜNDEM YARATIRKEN CHP’YE BAKANLIK VERİLECEK DEDİKODULARI ORTALARDA DOLAŞIYOR. OYSA ERKEN SEÇİM DAHA MANTIKLI GÖRÜNÜYOR... AMA... CHP Kılıçdaroğlu’dan sonra çok büyük bir ivme kazandı ve çıtasını yükseklere taşımayı bildi... Bugün bu çıtayla birlikte halkımız, hem iç meselelerde CHP’yi birinci parti yaparak çok güçlü konuma getirdi... hem de emeklilerin durumunu en ciddi şekilde ele alarak siyasette bir üst basamağa kendiliğinden tırmandı... Bunu mahalli seçimlerde gördüğümüz kadar... Ankara kulislerinde ortalıklarda dolaşan duyumlarla da tespit ettik... Ama Erdoğan’ın Özel ile görüşmesinden ne çıkar diye düşünürken kimisi “CHP’ye 4 bakan vererek kabine alma teklifi götürebilir” derken... Kimileri de, “Erken seçimi gıdıklamayın ve ciddi bir şekilde 4 yıl politikamızı birbirimizi yaralamadan devam edelim” görüşünü savunuyor... Ama en büyük savunma hattı erken seçim olarak CHP’nin görüşü öne çıkarken... Erdoğan’ın hiçbir zaman buna yanaşmayacağı ve yeni bir koalisyon ile iç meselelerde parlamenter sisteme CHP ile dönmeyi planladığı görüşü de var... Ama AKP’nin asıl yapamadıkları başarıları Özel’in yapmasıyla AKP’nin bu güzelliği yarattığı imasını halka ulaştırmayı hedeflemeleri de yine aldatmacalar içinde devam ettirilecek... Bu görüşler masaya yatar mı?.. Orasını bilemeyiz... Ama bunların dışında hiçbir alternatif gözükmüyor... Onun içindir ki Erdoğan’ın CHP ile görüşmesi “yenilgiyi kabullenmesi” anlamına gelir... Ve bu yenilginin galibiyete dönüşmesi için ana muhalefete “Emekliler için yollara çıkmayın... Cumartesi Anneleri için yollara çıkmayın... Ekonominin ithal rejimine ağır eleştirilerde bulunmayın diyecek hali yok herhalde... Çünkü bunları eleştirmek ve hükümmeti köşeye sıkıştırmak muhalefetin ve dolayısıyla Özgür Özel’in ana görevidir... Bakalım bu görüşme sonrası bir basın açıklaması yapılsa bile, her şeyin konuşulduğu konu basın açıklamasında konuşalacak mı?.. Onu da sonra göreceğiz öğreneceğiz.