İttifakları boşver, halkı inandırmaya çalışın...

İttifakları boşver, halkı inandırmaya çalışın...

Ökkeş Ağaoğlu

SİYASETTE gün geçmiyor ki bir şeyler patlamasın... Her gün bir şeyler duyuyor, bir şeyler yaşıyor, bir şeylerin yerini bulmasını için adres arıyoruz... Ama o adres hiçbir zaman halktan yana işlemiyor...

Sürekli “Acaba partim ve ben dğru yolda mıyız?”... “Acaba işin içinde bir şeytanlık var mı?”... “Eski dosttan düşman olmaz derler ama eski dostlar seni bir kaşık suda boğabilir”... “Bunları hep yaşadık ve yaşıyoruz da“... “Acaba bu suda boğulma benim de başıma gelir mi?” diye düşünüp duruyorlar... Düşünenler kimler?.. Tabii ki siyasi partinin liderleri... Düşünmeyenler kimler?.. Onlar da siyasi potada hayati hatalar yapıp daha sonra “Acaba partim beni tekrar kabul eder mi?” gibisinden özeleştiri sorularından kaçıp, “Aman, nasıl olsa partim beni kabul edecek. Eğer etmezse ben de karşı partiye geçer, fiyakamı orada sürdürürüm” demekteler. Bunların örneklerini çok gördük.

NUMAN KURTULMUŞ VE SÜLEYMAN SOYLU BİR ZAMANLAR AKP’NİN KARŞISINDA ÇOK HAKARET EDEREK MUHALEFET YAPIYORLARDI. PEKİ NE OLDU DA AKP’YE GEÇTİLER?.. TABİİ Kİ ÇIKAR VE MENFAAT İÇİN... Siyasette hiç kimse “Ben ne olacağım?” demiyor... Aksine “Ben başarısız olursam hangi partiye kapağı atayım?..” diyor... Bunu derken de nabız yoklayarak ve sindire sindire partisini yok etmeye cesaret edecek kadar da siyasetlerini yapıyor. Ve kim derdi ki HAS Parti’nin (Halkın Sesi Partisi) başkanlığından istifa edip de AKP’ye katılacağını?.. Aynı şekilde Süleyman Soylu da kendi partisini bırakıp AKP’ye katılırken “Acaba millet bana ne der?” dedi mi?.. Tabii ki hayır... Peki ne dedi sizce?.. Bize sorarsanız, “Bir bakanlık sözü alırım, rüştümü orada ispat eder belki aynı partide liderliğe oynarım” demiştir. Çünkü siyasetin alfabesinde vardır liderlik huyu... Ve o huy o kadar kötüdür ki, bir kere o liderlik koltuğuna oturdular mı, bir daha oradan kalkmayı istemezler. Bu, bütün partilerin liderleri için geçerlidir. Geçerli olmayan ise, demokratik katılımla partiye hizmet ettiği halde bulunduğu partide liderlik adaylığını koyamamasıdır... Bu da sorun üzerine sorun yaratmaktadır... Mesela Adnan Menderes, Süleyman Demirel, Turgut Özal, Bülent Ecevit, Deniz Baykal, Tayyip Erdoğan, Devlet Bahçeli... Türkiye’nin siyaset ömrünü bu kişiler doldurdu. Ve yeni liderlerin yetişmesi için hiçbir zaman boşluk yaratmadılar... Yani, yeni liderlerin yetişmesi ve onlara destek olmaları için hiçbir siyasi varlık göstermediler. İşte bunlar hep bilinçli koltuk kavgalarından başka bir şey değil di?.. Numan Kurtulmuş ve Süleyman Soylu da bu liderlerin koltuk aşklarına kapılıp kendilerinin de aynı koltuklarda oturarak siyasetten politik pay almaya çalıştıkları görüldü. Ama her nedense bunu başaramadılar. Çünkü eski dostlar bir anda düşman olabiliyor... Ve bir siyasetçi kendini her an kapının önünde bulabiliyordu. Bunu, geçmiş siyaset sahnelerinde gördük ve yaşadık...

İTTİFAK ARAYIŞLARI ARTIK GÜCÜNÜ YİTİRDİ... İTTİFAK BUNDAN SONRA KONUŞULACAK EN SON KONU OLMALI... ÇÜNKÜ BİR PARTİ KENDİ KİŞİLİĞİNE VE POLİTİK GÜCÜNE GÜVENİYORSA SEÇİMİ TEK BAŞINA GİRMELİ... İtitfaklar hiçbir zaman sağlıklı olmaz. Neden mi?.. CHP nasıl ki sağ zeminden yani muhafazakâr kanattan partilerle masaya oturuyorsa... Aynı şekilde AKP de bu düşünceyle masaya oturuyor... Gelene “Hayır” demiyor... Bu CHP ve AKP için geçerli şeyler... Ama artık millet uyandı... Siyasi kadrolarda kayırmacılığın yerine partinin mührü yer almaya başladı. Ve öyle de olmalı. Nasıl ki Meral Akşener’in Kılıçdaroğlu’na olan gıcıklığıyla Millet İttifakı yara aldıysa... Aynı şekilde Cumhur İttifakı da bu ikilem içinde araya sıkışmış durumda kalıyor. Çünkü kafasına göre bir seçimin olması için seçime tek başına girmesi gerekiyor. Bu düşüncenin bilincinde olan AKP, ne yazık ki kendi yaptırdığı anketlerde sadece AKP’nin oy oranının düşüklüğü sarayın canını oldukça sıkıyor. Bunun gerekçelerini ve gereklerini yaklaşan mahalli seçimlerde tek tek görecek ve yaşayacağız. Bu olumsuz düşünce CHP için de geçerliliğini koruyor... MHP için de... Hele ki MHP oy potansiyelini yakalayamadığı için yüzde 10’luk seçim barajını bir yasayla yüzde 7’ye çekmesi AKP’nin oldukça canını sıkıyor. Düşünün AKP tek başına yüzde 50+1’i yakalıyorken bu rakamdan oldukça uzak kalması... MHP’nin desteği olduğu halde yine de bu rakama zar zor yaklaşması AKP’nin canını oldukça sıkıyor. İşte tam da burada ittifak arayışları her ne kadar ana partinin oy oranının yüksek tutulması için yapılan bir çabalama olarak görülse de, bu sıkıntının CHP ve AKP içinde de tartışmaya açık olduğu görülmekte. Bir seçmen olarak dilerim ki, her parti kendi gücüyle, kendine olan öz güvenle ve kuvvetli kadrolaşmalarla mahalli seçimleri kazanabilsin... Zaten bu mahalli seçim genel seçim de bir sınav olacak.