Kızılay hükümetten habersiz çadırları sat(a)maz ki!..

Kızılay hükümetten habersiz çadırları sat(a)maz ki!..

Ökkeş Ağaoğlu DAHA düne kadar dayılıkta kimseye imkân bırakmayan iktidar ve onun yardımcı sesi, akıllarınca ülkeyi çok iyi yönettiklerini sanıyorlar.. Ve kafasındaki kurduklları o hayalle yollarına devam ediyorlar... Düşünün bir ülkenin idaresini elinize alıyorsunuz... Bütün kurumlarını satıyorsunuz... Hem de ülkenin ayakta durmasını sağlayan en ciddi kurumlarını satışa sunuyorsunuz... Fabrikaları satarken ülkenin gelişmiş sanayisini resmen öldürüyorsunuz... Daha bu yetmiyormuş gibi tarım alanlarını resmen her yıl nadasa bırakır gibi hiçbir destek vermeyerek çiftçiyi topraklarından ediyorsunuz... Ve bunun adına da ekonomi diyorsunuz... Sonra da alanlara çıkıp halktan oy istiyorsunuz... Ama sıkı durun, ne yazık ki alanları dolduran halk da sizin attığınız kuru sıkı yalanlara yandaş buluyorsunuz... Şimdi sormak lazım: "Bu ülkede zeka sorunu yok mu?.." Var, hem de dibine kadar var... Zaten zeka sorunu olmasaydı, iktidar 21 yıl o koltukta oturamazdı... Daha ilk hükümetli yıllarında miadını doldurmuş ve evine gönderilmişti... Ama maalesef halâ bir şey olmamış gibi o koltuklarda oturuyorlar... Sürekli suçu başkalarına yükleyip tereyağından kıl çeker gibi kendilerini hatalarından arındırmaya çalışıyorlar... Ve bunu da başardıklarını sanıyorlar... Maalesef ki başaramayacaklar... Çünkü birkaç ay sonra pilleri bitmiş olacak. Hiçbir zaman da şarj edememek kaydıyla.

KIZILAY, HİÇBİR ZAMAN HÜKÜMETTEN HABERSİZ DEĞİL ÇADIR SATMAYI, KUMANYALARI BİLE DAĞITAMAZ.. O SATIŞLARDAN MUTLAKA HABERLERİ VARDIR... EĞER HABERİ OLMAMIŞ OLSAYDI, ŞİMDİ O KIZILAY BAŞKANI ÇOKTAN İSTİFA ETTİRİLMİŞ VEYA GÖREVİNDEN EL ÇEKTİRİLMİŞ OLURDU... Kızılay Başkanı, o kadar pişkin ki!.. Sanki çadır isteyen depremzedelerin hepsi zengin kuşağı da, kendisinden pazarlık etmek için onları bekliyormuş gibi... Ama bir yere kadar artık insanın sabrı zorlanıyor... Ancak ne yaparsınız ki Kızılay sorumlusu halâ sabrınızı zorlar derecede hata üzerine hata yapıyor... Hiçbir şeyi umursamıyor... "Çadır satarım... Çünkü bundan hükümetin haberi var" diyemiyor... Çünkü mutlaka hükümetten kendisine "Sus... Bizim haberimizin olduğunu sakın söyleme, ama bizim dışımızda istediğini söyle" demişlerdir... Neden mi bu kadar kesin konuşuyoruz?.. Şunun için: "Devletin en ciddi kurumu olan Kızılay'da çadır satmak gibi böylesi bir skandal ortaya çıkıyorsa (Ki çıkmıştır)... O zaman hükümetin konuya hemen müdahale ederek Kızılay görevlisini sorguya çeker... Ve onu görevden aldıktan sonra halka ve Meclis'e bir açıklamada bulunarak böylesi bir skandala imza atan Kızılay görevlisinin hakkında soruşturma açıldığını bildirir..." Şimdi böyle bir girişim var mı?.. Yok... Peki Kızılay Başkanı halâ görevinden el ayak çektirildi mi?.. Hayır... Halâ da satış yapıyor mu?.. Babalar gibi yapıyor... Son çıkan skandal zaten her şeyi açıklıyor... Ne diyor o skandal?: Kızılay, çadır fabrikasını AKP'li bir isme kiralamış... Yani AKP'li isim kiraladığı Kızılay fabrikasında üretilen çadırları tekrar Kızılay'a satıyormuş... Kızılay da satın aldığı çadırları yardım kuruluşlarına satıyor'muş..." Şimdi böylesi bir skandaldan sonra hiçbir açıklama geldi mi?.. Hayır... Bu ne demek?.. Kızılay'daki skandalların hepsinde hükümetin tek tek haberi var demek... Bunun aksini ispatlamak isteyen olursa, o zaman ona şu soruyu sormak gerekiyor: "Madem böyle bir gelişmeyi onaylamıyorsunuz... O halde bu olayların arkasından neden bir açıklama yapılmıyor?.. Ayrıca Kızılay görevlisi neden o makamdan indirilmiyor?.." Buna asla cevap veremezler. Bu resmen Türk halkına hakarettir... Ayıptır... Günahtır... Kızılay'a bağış yapan milletin gururuyla ve yardımlarıyla adeta dalga geçmektir.

MERAL AKŞENER, AHMET DAVUTOĞLU VE KEMAL KILIÇDAROĞLU'NUN BİRLİKTE GİTTİKLERİ URFA ZİYARETİNDE BİR VATANDAŞIN "SÜLEYMAN SOYLU SİZİN GELECEĞİNİZİ BİLDİĞİ İÇİN BURAYA KAMYONLARI YIĞDI VE GİTTİ... KURTULUŞUMUZ SİZSİNİZ... LÜTFEN URFA'YA SAHİP ÇIKIN" DEDİ... TABİİ BU TÜM URFALILAR İSTEĞİYDİ... Kemal Kılıçdaroğlu, Meral Akşener ve Ahmet Davutoğlu Şanlıurfa’da sel bölgesini ziyarete birlikte gitmişlerdi. Halkın yanına vardıklarında vatandaştan bir kişi Kılıçdaroğlu'nun yanına gelerek şöyle dedi: “Süleyman Soylu az önce gelip, talimat verdi, buraya kamyonları yığdı, çekip gitti. Bu ekipler 1 saat önce buraya geldi. Sabahtan beri ben buradayım. Hiçbir ekip yoktu..." Bunu kimse yalanlayamaz çünkü kameralar da oradaydı... Ve yüreği yanan vatandaş şöyle devam etti: “Çocuklarım üstüne yemin ederim ki bu ekipler 1 saat önce buraya geldi. Sabahtan beri ben buradayım. Hiçbir ekip yoktu. Sırf siz geleceksiniz diye Süleyman Soylu az önce gelip talimat verdi, buraya kamyonları yığdı, çekip gitti. Sabahtan beri burada kimse yok. Bizim bütün umudumuz sizsiniz, sizlersiniz. Urfa’yı yalnız bırakmayın. 20 yıldır perişanız. Ahmet Bahçıvan dönemi hariç kimse Urfa’nın altyapısına el atmadı. Senin hak, hukuk ve adalet yürüyüşünü takdir ettik. Urfa halkı inandı. Kenar mahalleler komple sizi destekliyor.” Vatandaş bunları söylerken, birkaç tane ideolojist hemen uzaktan yakından devreye girdi ve şöyle bağırı verdi: "Burası siyaset yapma yeri değil..." Tabii böyle bir bağırtı cevapsız kalır mı hiç?.. Elbette kalmaz... Çevredeki vatandaşlar da, "Hükümet istifa" sesleriyle o ideolojist kişilere cevabı vermiş oldu... Yani dert dinlemeye gidiyorsunuz siyaset yapma diyorlar... Meclis'te sel ile ilgili araştırma önergesi veriliyor, anında kabul edilmeyerek "Böyle bir önerge veremezsiniz" der gibi reddediliyor... Aslına bakarsanız siyaset her şeyde var... Yemekten tutun, içmenize kadar... Pazara gidip alışveriş yaptığınıza kadar... O ideolojistler bunu kavrayamıyor ama hükümet değiştiğinde ve tarıma önem verildiğinde her şeyi anlamış olacak... Belki o bağırmalarından dolayı da utanacaklardır. Kimbilir...

DEPREM VE SEL BÖLGELERİNE GİDEN HÜKÜMET ERKANI, BİR TÜRLÜ KENDİNİ TEMİZE ÇIKARAMIYOR... BİR YERDE "EVET, GEÇ KALDIK... SİZDEN HELALLİK İSTİYORUZ" DİYORLAR... AMA BAŞKA BİR YERE GİTTİKLERİNDE, "DEVLETİM VE BİZ HER YERDEYİZ. HER YERE ANINDA MÜDAHALE ETTİK" DİYEREK MUHALEFETE YÜKLENİYOR... Daha dünkü meseleyi düşünürsek, Malatya'da bir aşevi kuruluyor... Deprem bölgesi olarak çok nazik ve çok mühim bir yer... Ama hükümetin valisi emir vererek aşevini kaldırtıyor... Neden?.. Çünkü o aşevini kuran muhalefet... İktidar kurmuş olsaydı orada aylarca (belki de) bir yıl kalırdı... Yani burada amaçlar o kadar rahatsız edici ki, ne yaparsanız yapın ortada büyük bir kıskançlık var... Nasıl kıskanmasınlar ki?.. Kılıçdaroğlu ve Millet İttifakı her gittiği bölgede kurtarıcı olarak karşılanıyor... Kurtarıcı olmalarından ziyade, yaptığı ekonomik açıklamalar... Halka verdikleri heyecanlı ifadeler... Bir devletin neler yapması gerektiğini temelden açıklamalar halkın gönlüne hoş geliyor... Ve ayrıca bunları yapacaklarına da söz veren Millet İttifakı liderleri liyakatsizliğin depremzedeleri ve selzedeleri bir kez daha vurduğuna dikkat çekiyorlar... Bu arada aynı bölgelere gelen hükümet ise, "Biz anında her yere ulaştık... Muhalefet lideri yalan söylüyor... Her şeyi yalan" diyerek (Ne orada bulunan selzedelere ve depremzedelere güzel ekonomik açıklamalar) yapıyorlar... (Ne de yeni yapılacak evlerin 20 yıl gibi borçlanarak verilmesi yönünde hükümet desteğinden) söz ediyorlar... Oysa Kılıçdaroğlu, "Devletin görevi, selzedelere ve depremzedelere yardım etmektir... Devlet bugünler için vardır... Biz iktidara gelirsek eğer, sizlere evleri devlet adına yapıp vereceğiz... Ve sizlerden 5 kuruş dahi almayacağız. Çünkü devletin görevi budur" dediğinde yörede biriken halkın duymak istediği bu cümlelerle biraz olsun moral alarak çadırlarına dönmüşlerdi... Şimdi burada devletin görevi olan halkına yardım etmek ve onları tekrar topluma sağlıklı bir şekilde kazandırmak mı önemlidir?.. Yoksa zaten deprem ve sel bu insanları vurmuşken, bir de devlet bu insanları 20 yıl borçlandırarak nefes aldırmaması mı önemlidir?.." Onun için Millet İttifakı bangır bangır geliyor... Nasıl geliyor?.. Hükümetin yaptığı skandalların yanlışlarını halka açıklayarak geliyor... Kızılay'ın yaptığı çadır satışlarına hiçbir şey söylemeyerek halkı bile bile çadırlara mahkum etmelerinin yanlışlarını tam detaylarına kadar açıklayarak geliyor. Zaten şu durumda bunun tersi düşünülemez de...