İKTİDARIN partisi ekonomiyi o kadar batırdı ki, hiç sormayın... Düşünün daha düne kadar atıp tutan... Bütün her yerde ve her alanda ihracatla devlet ekonomisini yükseltmeyi değil, aksine ithal ekonomiyi öne çıkaran... Bunun ardından daha bir de bu yetmiyormuş gibi, elinde ne var – ne yok hepsini haraç mezat satmak yoluyla ülkeyi sıfıra indiren iktidar, bunu bir maharet sandı... İflas eden iş adamlarının mallarını da aynı düşünceyle haciz reyonlarına dizdiler... Özelleştirme bahanesiyle devletin bütün mallarını sıfıra indirdiler... Sadece “Ulaşım yoluyla insanlara ulaşabilirim” diyerek yol ve köprü yaptılar... Bunları yaparken de gerçek ihtiyacın sadece yol ve köprüler bağlamında seyrettiğine ve sınırlı kalacağına inandılar... Bu inanışları her ne kadar hizmet akışı olarak algılansa da... Siyasal içerik ve soru işaretleriyle dolu dolu bir zaman ve para kaybetmeden ibaret olduğunu halâ anlayamadılar... Ama bunu bir türlü kabul etmeyen iktidar partisi, devletçiliği ve milliyetçiliği ithal rejimde aradıkları için ne yapsalar ekonomide dikişi tutturamadılar.
KEMAL UNAKITAN, “BABALAR GİBİ HERŞEYİ SATACAĞIZ, SİZ DE GÖRECEKSİNİZ” DİYEREK HEM MİLLETİN MALLARINA VE HEM DE DEVLETİN EKONOMİSİNE AĞIR DARBE VURDU...
Balık baştan kokar derler ya, bizimkisi de o hesap... Bir zamanlar bir Maliye Bakanımız vardı. Adı da Kemal Unakıtan’dı... Kendisine gazeteciler soru sorarken, mutlaka özelleştirmeyi ön plana çıkarır, bunun ekonomiye kazandıracağı artıları tek tek hayal meyal sıralamaya başlardı. Muhalefet ise, “Gerçekçi olun, devletin mallarını 5 paraya satarak bu ülkeye bir şey kazandıramazsınız” dedikçe, Unakıtan daha da coşarak muhalefete aynen şunu söylemiştir: BABALAR GİBİ HERŞEYİ SATACAĞIZ...” Fakat ilginç olan ise şu cümleleri olmuştur: “KÂR EDENİ DE, ZARAR EDENİ DE SATACAĞIZ...” Yahu bu nasıl bir kafa?.. Hadi zarar edeni satmayı anladık da, kâr eden niçin satılsın?.. İşte burada iktidarın Türk ekonomisine nasıl baktığını çok rahat anladık... 2002 ile 2008 arasına sıkışan Unakıtan’ın Maliye kafasının bizlere bugünleri yaşattığını anlamayan ya çok saf... Ya da devletin yapı taşlarının kıymetini bilmeyen boş bir kafadan ibaret olduğunu söyleyebiliriz. Ve taaaaa o geçmiş zamandan bugüne kadar yapılan tüm ekonomiye bakışları eleştirdik. Çünkü zarar edenin aksine hep kâr edenler teker teker satılıyordu. Hem de gözlerini kırpmadan... Bir dakika olsun duraksamadan... Hiç düşünmeden... Bu milletin geleceğini fakirleştiren bu hükümet, bugün ne yaparsa yapsın hiçbir zaman bu ekonomiyi düzeltemez... Çünkü kafanın değişmesi gerekiyor... Ekonomiye bakış açısı değişmedikçe değil ekonomi, devletin ayakta kalması bile bir mucizedir...
KEMAL UNAKITAN NE DEMİŞTİ?: ŞEKER FABRİKALARININ KÂR EDENİ DE, ZARAR EDENİ DE SATACAĞIZ...” TÜPRAŞ VE PETKİM DE AYNI KADERE ORTAK EDİLDİ... “PARAYI VEREN DÜDÜĞÜ ÇALAR” DİYE DE DALGA GEÇİLDİ...
Yazıklar olsun ki Türkiye’nin ve Cumhuriyet’in kazanımları bilmeyenlerin elinde haraç mezat satıldı... Hem de gözler hiç kırpılmadan... Muhalefet Unakıtan’a, “Bütün şeker fabrikalarını satışa çıkardınız ve bunları bedava diyecek kadar bir paraya sattınız... Bu yetmiyormuş gibi şeker fabrikalarını alanlar da içindeki malları milyonlarca liraya satarak o güzelim fabrikaları kapattı... Size emanet edilen her şeyi haraç mezat satmanız doğru değil” demişti... Ama Unakıtan hiç durur mu?.. Anında yapıştırdı cevabını: “Şeker fabrikalarında kâr edeni de, zarar edeni de satacağız...” Özelleştirme adı altında devleti batırmanın ilk ayak seslerini Kemal Unakıtan’dan duymuştuk... Bakın sonra ne oldu?.. TÜPRAŞ sıraya girdi... TÜPRAŞ için de, “Parayı veren düdüğün çalar. ‘TÜPRAŞ’ı Ruslara satar mısın?’ diyorlar. Satarım arkadaş...” PETKİM için de, “Ülkenin işgal altına girdiğini söylüyorlar. Gelsinler, işgal etsinler” diyerek efeleniyordu. TEKEL de aynı kafayla “Babalar gibi satarız”la satışa sunuldu. Unakıtan’dan sonra devreye girenler de bakanlık kaşesini kullanarak devletin bütün mallarını tek tek sattılar. Sonuç mu, bugün istedikleri kadar MAAŞLARA SÜPER ZAM yapsınlar, bir defa piyasa ekonomisini düzeltmedikçe... İthalatı bıçak gibi kesip ihracata yönelmedikçe asla ülkeyi kurtaramazlar. Ekonomiyi daha da batırırlar. Yani ithal ekonomi anlayışıyla ülke asla kurtulmaz. Aksine daha da çok batar... Hatta istediğiniz kadar para basın, karşılığını ihracatla 10’a veya 20’ye katlamazsanız ülke dibi boylar. Daha doğrusu içeride TL dolaşırken, dışarıda döviz ülkemin içine acımasızca girmişse, burada kabahat iktidardadır. İktidarın ekonomi anlayışındadır. Şimdi yeni zamlarla olası bir erken seçime gitme taktiği uygulanabilir. Ama bu ekonomiyle her olası bir erken seçim çok geç kalınmış bir seçim ekonomisidir.