Nebati ekonomiyi bakkal dükkanı gibi görüyor

Nebati ekonomiyi bakkal dükkanı gibi görüyor

Ökkeş Ağaoğlu İKTİDARIN hiç anlaşılmayan ekonomi cinlikleri yine geldi çattı... Hem öyle böyle de değil... Düşünün, bir hükümeti idare ediyorsunuz ve başına da işveren maskesi altında bir kişiyi tayin ediyorsunuz. O kişi ülkenin gidişatını kendi ekonomik anlayışıyla değerlendirmeye çalışıyor... “Siz bir maaştan sorumlu olarak yine yaşamınızı idare edebilirsiniz. Ama benim işletmem var. Ben iflas ederim” demişti... Yani bu kişide öyle bir ekonomi kafası var ki, “Ne olursa olsun işletmem nasıl kâr ederek yükseliş çıtasını zorlarsa, hükümet nezdinde ekonomimiz de aynı şekilde yükselmiş olacak” kafasıyla hareket etmekte. Oysa bir işletme kâr ederken diğer işletmeler iflas ediyor... Bu iflaslar ve kapanan işletme sayısı binlerce... Şimdi bunun gibi örnekler varken yeni Bakan Nebati, durup dururken ortaya bir laf atıverdi. Neydi o laf?: “Mal, hırs ve inanç güvenliğini veren bir ülke... Bu ülkeye yatırım yaparsanız malınız da, canınız da güven altındadır. Yatırımlarınızı Türkiye Cumhuriyeti’ne çok rahat bir şekilde yapabilirsiniz” diye söze başlamıştı... Buraya kadar iyi... Ya bundan sonrası?.. Gelin sonrasına bakalım: “En sevdiğim konu da şu yatırımcılara zorluk çıkaran mevzuat ya da bürokrasidir... Hep beraber kavga edelim. Bürokrasiyi alaşağı ederiz. Arkamızda cumhurbaşkanımız var, rahat olun. Mevzuatı da değiştiririz. Cumhurbaşkanlığı sistemi içerisinde hızlı bir adım atıyoruz. Örnek 2020 ve 2021’i... Bu kadar hızlı başarılı geçmemizin nedeni de sistemsel değişikliğin ilk aslında krizler karşısında giderilmişliği de biz yaşamış olduk” diye devam ediyordu. O zaman Bakan’a şu soru sorulamaz mıydı?: “Madem sistem içinde ekonomik açıdan bu kadar başarılı bir portföy çiziyorsunuz, o halde bu laflara ne gerek var?.. Yani (...Bürokrasiyi alaşağı ederiz. Arkamızda cumhurbaşkanımız var, rahat olun. Mevzuatı da değiştiririz...) açklamasına ne gerek var?.. İşte bu kuşkulandıran bir açıklama oluyor. Yabancıların ne düşündüğünü veya neleri düşüneceğini tahmin bile edemeyen bir Bakanın bu açıklamayı yapması çok riskli bir programı oluşturuyor.

BAKANIN AÇIKLAMASINI ŞÖYLE ANLAYABİLİRİZ: EKONOMİ HUSUSUNDA BÜROKRATİK ENGELLER OLURSA ONU YOK EDEBİLİRİZ. ÇÜNKÜ ARKAMIZDA CUMHURBAŞKANIMIZ VAR. AYRICA KONUSUNDA UZMANLAŞMIŞ LİYAKATLI KİŞİLER DE BİZE ENGEL OLAMAZ DEMEKTE Bakan Nebati aslında GÜÇ ZEHİRLENMESİNE kapılarak en dediğini bilemez hale gelmiş. Düşünün diyor ki, “En sevdiğim konu bürokratik engeller. Onu da aşar geçeriz...” İyi güzel de, bürokratik engeller konunun sağlamlığına yönelik bir araştırmacılık değil mi?.. Hatta konunun uzmanlaşmış liyakatlı kişilerinin bürokrasiyi işletmek için ellerinden geleni yapmaları ve emekleri değil mi?.. Ama bunu Bakan Bey’e sorarsanız, bütün bunlar bir engelden ibaret. Onlar için önemli olan etraflarında sadece kendileri gibi düşünenleri görmek... Sıkıştıkları anda Meclis’e değil, Saray’a hesap vermek... Sarayın da bu konu üzerinde yen bir KHK ile borçlar ve olumsuzluklar derinleşmeden parasal güvence verip bütün olumsuz adımların masraflarını (yeni vergilerle) Türk halkına ödetmek. Kısaca bürokrasi ve engeller bunlardan oluşmakta. Ve onu aşmanın fikir babalığı da devletin Hazine’sine çullanmakla çıkış yolu aranıyor ve bulunuyor. Şimdi bu şekilde “Yabancı sermayeyi ülkeye davet etmenin” neresi mantıklı?.. Neresi olumlu?.. Aslında tıkanan ekonomik anlayış o ülkenin siyasal mekanizmasında çıkış yolu belirlenmesiyle rahata eriyorsa, neden "Cumhurbaşkanlığı arkamızda" ifadesi kullanılsın?.. Hiç böyle mantık dışı bir açıklama olabilir mi?.. Olamaz. Olmaması da lazım. Çünkü demokrasilerde Meclisi ezip geçmek... Liyakattan hiç bahsetmemek... Sadece “Ben yaptım oldu, olmadı diyen bizden değildir” demek o ülkenin demokrasiyle idare edilmediği manasına dayanır. Bundan da hiçbir demokratik ülke zengini ve yatırımcısı senin ülkene gelmez... Yatırım da yapmaz. İşte bunu anlamayan ve anlamamak için olağanüstü kavga ederek GÜÇ ZEHİRLENMESİYLE “Ben ne dersem o oluyor... Benim ülkemde garantiyi benden ve Cumhurbaşkanımdan alabilirsiniz” demek, senin ülkende demokrasinin olmadığını... Meclis’in resmen kapalı olduğunu... Meclis Genel Kurulu’na gelenlerin ise sadece eğlenmeleri amacıyla açık tutulduğu izlenimi vermekte (Ki, öyle de görünüyor. Hatta öyle yaşanıyor.)

YATIRIMCIYA GÜVENCE BİREYSEL KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME ALARAK DEĞİL, ÜLKENİN DEĞİŞMEYEN YASALARIYLA VE ANAYASALARIYLA OLUR. YANİ BUGÜN SİZ YOKKEN DAHİ YAPILAN YATIRIMLAR GÜVENCEDE DEMEKTİR... Yatırımcıya yatırım yapma imkanını verebilmek için önce ülkenizin medeni kanunlarından tutun... Diğer sosyal alanlara kadar bir demokratikleşme, bir serbestlik ve insan haklarının olduğu kavramını yatırımcıya verebilmelisiniz. Ayrıca bugün siz “Bürokratik engeller çıkabilir, ama arkamızda cumhurbaşkanımız var” demek, o ülkede demokrasinin olmadığını... Veya demokrasinin gerekleri olan yasaların hükümlülüğünün askıya alındığını... “Biz ne dersek o olur” imajını yatırımcıya aşılamayı gösteriyor. Peki bugün iktidar olan parti yarın iktidar olmazsa ve yerine başka bir partinin iktidarlığı el değiştirirse bunu nasıl yorumlayacaksınız?.. Şöyle yorumlayacaksınız? “Bizde yasalar her zaman tıkır tıkır işler. Hükümetler ne kadar değişirse değişsin kanunlar ve yasalar herkesi kapsar... Yabancı yatırımcıyı da kapsama alanına alır... Öyle ki yerli ve yabancı yatırımcıların karşılaşacakları sorunların hepsi aynıdır ve eşit mesafededir. Demokrasinin gereği de budur” diye yorumlayacaksınız. Yoksa “Ben ne dersem o olur” derken, yabancı yatırımcı “Peki bu iktidar değişirse ve demokratik kanunları yürürlüğe koyarsa bizim yatırımlar ne olacak?” demeyecek mi?.. Diyecek elbette. İşte gel de bunu bugünkü hükümet anlat, anlatabilirsen... Kısaca yeni Bakan Türkiye Cumhuriyeti’nin ekonomisini bakkal dükkânı gibi görmek istiyor. Yani raflara ne koyarsam o benim kanunumdur. İsteyen alır, isteyen almaz” kafasıyla yatırımcıyı ülkeye davet etmek liyakattan hoşlaşmayan... Demokratik kanunları asla kabul etmeyen bir düşünce demektir. Bu da güzelim Türkiye Cumhuriyeti’ne hiç uymamaktadır.