Nebati, gelir düzeyi olmayanla dalgasını geçiyor

Nebati, gelir düzeyi olmayanla dalgasını geçiyor

Ökkeş Ağaoğlu

 

ASLINDA bu ülkenin en büyük derdi, yandaş medyanın yüzsüzlüğü... Utanma duygusunun olmadığı... Suratsız... Ar damarı olmayan... Ahlaksızlıklara karşı kılını dahi kıpırdatmayan bir yandaş medyamız var... Her şeyi siyasete dökerek ve tek taraflı bakarak AKP adına çalışan bir medyamız var...

 

Örneğin Muharrem İnce cumhurbaşkanı adayı olarak alanlara çıktığında yemediği küfür... Almadığı siyaset dışı söylem kalmamıştı... Ama ne zaman ki bugün ayrı bir parti kurdu... Hemen bütün devlet ve özel kanallar ekranlarını Muharrem İnce’ye ardına kadar açıverdi... Şimdi adama demezler mi, “Yahu kardeşim, düne kadar adama saymadığınız, etmediğiniz hakaret kalmamıştı... Bugün sırf CHP dışındadır diye onu kanallara almanız ne derece doğru?..” diye... Yani dememiz odur ki, bağımsız bir medya İnce’nin adaylığı koymasından tutun sonraki tutumuna kadar arada geçen zamanı yandaşlık adına değil... Aksine halk adına değerlendirmeli... Ve ona göre dürüst kalemini oynatmalıydı... Ama bakıyorsunuz dün karşı geldiği İnce’nin bugün arkasında durmanın gerekçesini açıklayamayacak kadar tutarsız, ahlaksız ve yalan dolanla gazetecilik sergiliyorlar... İşin tuhaf yanı, sırf partisel ideolojilerin ölümüne peşinde olanlar, her şeye inanıyor... Her şeye kanıyor... Asla muhalif bir kanalın veya kişinin sözünü “Şu televizyonu bir muhalif kanala zaplayayım... Bakalım ne diyorlar?.. Ne içiyorlar?.. Hükümet için neler söylüyorlar?.. Bir dinleyeyim” demiyor... Bırakın siz demesini, sanki o muhalif kanalı açarsa ideolojik olarak tuttuğu parti kendisini görecekmiş gibi bir duyguya kapılarak o kanallara geçemiyor... O muhalif gazeteleri okumuyor... Eline bile almıyor. Sanki eline alırsa aşık olduğu partisi onu çarpacak...

YANDAŞ KANALLARA VE İKTİDAR PARTİSİNİ TUTANLARA SORULAR SORSANIZ, İNANIN, BİR TANESİNE DAHİ CEVAP VEREMEZLER... ASLINDA VEREBİLİRLER AMA VERMEZLER... ÇÜNKÜ BEYİNLERİ ÖYLE MORFİNLENMİŞ Kİ, NE DÜŞÜNÜYORLAR, NE DE SORUYORLAR... Seçim öylesine hızla yaklaşıyor ki, sormayın... Ama halka sorunuz şu olmalı: “Kime oy vereceksiniz?..” Evet, halka gerçek ve samimi olarak bu soruyu sormalısınız... Ama sormadan önce, piyasaların bugünkü pahalılık durumuna bakarak şunları da sormalısınız: 1) – Bugün neden her şeyi alamıyorsunuz?.. 2) – Bu pahalılığın sebebinin ne olduğunu biliyor musunuz?.. 3) – İktidarın hatalarını bana sayabilir misiniz?.. 4) – MHP ve onun lideri, Numan Kurtumuş ve Süleyman Soylu düne kadar AKP’ye çok sert ifadelerle saldırırken bugün neden AKP saflarına katıldı?.. Bunu açıklar mısınız?.. 5) – Dolar neden yükseliyor?.. 6) – Bankaların faizleri doğru mu?.. 7) – İtibardan tasarruf olmaz diyen bir hükümetin denetçisi neden yok?.. 8) – Sayıştay raporlarının Meclis’e gelmesi neden engelleniyor?.. 9) – Muhalefetin binlerce gensorusu neden Meclis gündeminde yer almıyor?.. 10) – Atatürk’e yapılan hakaretlere karşı Meclis Başkanı neden sessiz kalıyor?.. 11) – Meclis Başkanı’nın “Atatürk’ten haz almıyorum” ifadesi sizi neden rahatsız etmiyor?.. 12) – Fatih Sultan Mehmet’ten sonra ülkeyi emperyallere bırakarak ve Sevr Antlaşması’nın altına imzasını atarak İngiliz zırhlısıyla Anadolu’dan kaçan Vahdettin için ne düşünüyorsunuz?.. 12) – Mustafa Kemal Atatürk’ü heykelleri yakılırken... Yıkılırken... Resimleri ters asılırken sizin bu konuda düşünceleriniz nelerdir?.. Bu sorular karşısında bir tek kelime dahi cevap veremezler. Çünkü yandaş medya tarafından beyinleri öylesine morfinlenmiş ki, siz bırakın dün neler olduğunu... Gün içinde olan dengesiz politikanın şahiti oldukları halde kendilerine “Yahu dün başka söyleniyordu. Bugün neden böyle söyleniyor?..” diye düşünemiyorlar... Böyle millet olursa, böyle iktidar ve partisi bize az bile...

AKP’Lİ İDEOLOJİSTLERİN BİR HUYU VAR: “İKTİDAR PARTİSİ ŞUNLARI YAPMIYOR AMA HALKINA YALAN SÖYLÜYOR... ÇÜNKÜ BU PAHALILIĞIN SEBEBİ ŞUDUR VE BUDUR” DİYE UYARMAYA KALKSANIZ, HEMEN SİZE VERECEKLERİ YANIT ŞU OLUYOR: YALAN... İNTERNETE İNANMAM... Evet, bu soruları yandaş kanallarla birlikte iktidar partisini tutan halka sorsanız, inanın bir tanesine dahi cevap veremez. Hatta seçim yaklaşıyorken iktidar partisine gönülden bağlı olan halka bu soruları sorsanız size vereceği yanıt aynen şu olacaktır: “Atatürk heykelleri yerinde duruyor (Çünkü yandaş medya Atatürk heykellerinin yakıldığını ve yıkıldığını halka göstermiyor... Hatta Atatürk ve silah arkadaşlarına edilen küfürleri ekranlardan uzak tutuyor...) Hele ki pahalılıkla ilgili bir soruya bir yandaş partili bakın ne demişti: “Zamları Allah yapıyor...” Yani Allah’ın işi gücü yok, Türk halkının kandırılması ve AKP’nin kurtarılması için yalan mı söyleyecek?.. Bu kişiye Allah akıl fikir versin diyeceğiz ama akıl da yok, fikir de yok... Hatta hiçbir fikri yok. Sadece siyaseten değil, dinen kandırıldığı için iktidarın her söylemine gönülden inanıyor... Ama o kişiye “Bakın, internette izlemediniz mi, televizyonlarda size gösterilmeyen bir sürü yanlış politikalar gösteriliyor. Hele ki ekonomik kriz hakkında Maliye Bakanı Nebati’nin konuştukları tam bir acemilik... Bunları neden izlemiyorsunuz?” deseniz... Size vereceği ilk yanıt şudur: “Yalan haber... Zaten internet hep yalan söylüyor...” Bu ifadelerin aynısı başıma gelmişti... İktidar partisini tutan çok sevdiğim bir komşum vardı. Ona hükümetin yanlış politikalar izlediğini... Pahalılığın Allah’la hiçbir ilgisinin olmadığını... Aksine yanlış tarım politikasından dolayı yaşandığını... Tarımı resmen öldürdüğünü... Her şeyin ithal edildiğini... Ülkenin ekonomisinin nasıl betona gömüldüğünü anlattım... Komşum bana şunu söyledi: “Hepsi yalan haber... Zaten internet yalan söylüyor. İnternete hiçbir zaman güvenmem...” Kendisine şunu söyledim: “Sevgili komşum, lütfen yanıma gelip oturur musun?” Geldi ve yanıma oturdu. Ve ben bilgisayarı açarak yanlışlıklardan dolayı meydana gelen hataları tek tek internette gösterdim. Yine inanmadı... “İnternete inanmam. Yalan” dedi. İşte o andan itibaren hemen AKP’li bazı bakanların ekranlarda gösterilmeyen yanlış konuşmalarını... Atatürk heykellerinin yakılıp yıkıldığını... Resimlerinin duvarlardan indirildiğini... Ve AKP’li yetkililerin yaptıkları konuşmaları tek tek izlettim. İşte o anda komşum buz kesti... İnternette AKP’li etkili ve yetkililerin sözlerini dinlediğinde... Ekonominin yanlışlarını Nebati’nin itiraflarından öğrenince, hemen yanımdan uzaklaştı. Tabii komşum daha yanımdan gitmeden ona, “Yahu komşum, internet yalan söylüyor. İnanmıyorum desene” dedim... Ama kafası epey dağıldığı için kendini toparlayamadı... Şuna inanıyorum ki halâ da kafası toparlanmamıştır. Buradan kısaca şu notu vereyim: Sorgulamayan ve sorgulatmayan bir toplum yaratılmak isteniyor...

EKONOMİYİ YÖNETMENİN EN BÜYÜK İLACI, ALLAH’IN VERDİĞİ KULLANMAK... EKONOMİNİN EN BÜYÜK VURGUSU İSTİŞARE İLE BAŞLAR... AMA ŞU ANKİ HÜKÜMET NE İSTİŞAREDEN YANA... NE LİYAKATTAN VE NE DE HALKTAN YANA... ONLAR SADECE KENDİLERİNİ DÜŞÜNÜYOR... Nas gibi dini bir söylemi faiz haramdıra getirerek bütün ülkeyi açlık ve sefalet içinde bırakmanın bir örneği daha dünyada yoktur. Zaten örneği olmuş olsaydı, o ülkenin battığını ve yerine başka kabile hükümetlerin görünürlüğünü görmüş olurduk ki, Ortadoğu’da ülkelerin çoğu bu görüntüdedir... Bu görüntü din adına yapılırken, ortada olan açlık, sefalet, halkın çıldırması, pahalılığın insanları yok etmesi ve Asgari Ücret altında inim inim inlemesini görmeyen iktidar ekonomiyi asla yönetemez... Zaten yönetemediğini Nebati’nin ağzından dinlemedik mi?.. Ne diyordu Nebati: Bu sistemden dar gelirliler hariç firmalar, ihracatçılar kâr ediyor...” Al sana ekonomi anlayış... Neresinden tutarsanız tutun, 5 para etmez. Düşünün Ekonomi Bakanı diye bir beyefendiyi işin başına getiriyorsunuz, o da yapılanma ve muhteşem sıçrama adına bir ekonomi programı sunuyor... Ve sonrasında da şu kelimeyi ediveriyor: “Bu sistemden dar gilerliler hariç firmalar, ihracatçılar kâr ediyor...” dedikten ve büyük bir eleştiri aldıktan hemen sonra şu açıklamayı yapıyor: “Gelir seviyesi düşük vatandaşlarımızın alım gücünü korumak için yoğun çaba sarf ediyoruz...” Yani konuşmanın kısa özeti şu oluyor: “Gelir seviyesi düşük vatandaşlar umurumuzda değil...” Çünkü eğer umurlarında olsaydı, bugün hem Asgari Ücret yüzde 50 artırılırdı... Hem emekli dul ve yetim maaşları yüzde 80 zam görmüş olurdu – Ki, olması gereken de budur. – Ama iktidarın Maliye Bakanı ne diyor?: “Biz gelir seviyesine göre değil, ihracat ve ithalat girdilerinin dengelenmesini ayarlıyoruz...” Daha doğrusu getirdikleri ekonomik sistemde şu yapılmak isteniyor: “Gelir seviyesi düşük olanların bu ülkeye bir hayrı yok. Ama ihracatçı firmalar malını ve elindeki ürününü ihraç ederse ülke ithalat kıskacından kurtularak doların düşmesini sağlar...” Evet kafa bu. Ama bir şey unutuyorlar: “Sen ihracatçıyla ithalat dengesinin girdisini ayarlayacaksın ama ihracatçı tarım politikasıyla değil, elindeki sanayi mallarıyla ihracatını yapıyor... Oysa bütün dünya ağır sanayii haricinde tarım politikalarıyla ayakta durmaktadır. Çünkü millet sanayiinin ürettiği demiri, çinkoyu ve plastiği değil... Tarım ürünlerini yiyor... Yani toprak reformu yapılmıyor... İşte tam da burada şu uyarıyı yapmadan geçemeyeceğiz: ATATÜRK NE DEDİ: EY EFENDİLER, SORGULAMAYAN İNSAN CAHİLDİR... SORGULATMAYAN İSE ZALİM... Bugün Maliye Bakanı partisi adına yaptığı programın yanlışlığını ne bağımsız ve doğru kalemlerin çalıştığı medyaya açıklamalarda bulunuyor... Ne de halkın karşısında doğruları söylüyor... Onun için her sene “Oyunuzu bize verin, bakın enflasyonla nasıl mücadele ediliyormuş, görürsünüz” teranesinden kurtulacağımız yok gibi. Bundan sonra da bu hükümetle asla olmayacak. Çünkü sorgulamayan bir toplum yaratıyor... Ama sorgulatmaya da müsaade etmiyor... Ama 20 senedir ülkeyi idare ediyorlar ve halâ “Oyu verin, seçimden sonra enflasyonun nasıl düştüğünü göreceksiniz” kelimesini ekliyorlar. Oysa 20 yıldan beri bir şey yapamayan, neden seçime 1 sene kalıncaya kadar bir şey yapmasın?.. Neden hemen yarın enflasyon düşürülmüyor da, seçim sonrası düşürülecek?.. Çünkü hiçbir daynakları kalmadı. Hatta sihirli bir değnekleri (yani satacakları mal mülk de) kalmadı... Bir ekonomi programları dahi yok. Sadece günü idare ediyorlar ve makam araçlarından da hiç inmiyorlar... Şatafattan taviz bile vermiyorlar... Hepsi o kadar... İşte tüm gelişmeleri izlerken Atam’ızın sorgulatma açıklaması ne kadar doğru bir teşhis değil mi?.. Anlayana tabii..