PKK konusunda NATOyu dize getirmeliyiz

PKK konusunda NATOyu dize getirmeliyiz

Ökkeş Ağaoğlu

DÜNE kadar devam eden ve bugüne sarkan NATO konusu Türkiye’nin aleyhine değil, bilakis lehine gelişiyor... Çünkü attığımız her adım şu andan itibaren çok kıymetlidir. Türkiye’nin geleceği konusunda çok büyük önem arz eden NATO konusunda Finlandiya ve İsveç şu anda başımızı ağrıtıyor olabilir. Böyle düşünen de olabilir. Ama aksine başı ağrıyan NATO üyesi ülkeler olmalıdır. Hatta NATO, “Türkiye ya NATO’dan ayrılma kararı alırsa, o zaman ne yapacağız?” dedirtmeliyiz. Bunu onlara nasıl hatırlatacağız?.. Tabii ki masaya yumruğumuzu vurarak... Peki o yumruğun stratejik boyutlarını nasıl hesaplayacağız?.. Elbette Suriye, Irak ve İran sınırlarında PKK ile Türkiye üzerinde oynanan dolapları masaya yatırarak hesaplayacağız... Bunu mutlaka yapmalıyız. Böyle tarihi bir fırsatı asla bir daha yakalayamayız...

NATO NASIL Kİ UKRAYNA’YI RUSYA’NIN KARŞISINDA YALNIZ BIRAKTIYSA, BUNUN AYNISINI YAPMAK İÇİN FİNLANDİYA VE İSVEÇ’İ DE TÜRKİYE ÜZERİNDEN NATO’YU GENİŞLETMEYİ DÜŞÜNÜYORLAR. AMA BU SEFER BUNU BAŞARMALARINI ENGELLEMELİYİZ... BUNUN İÇİN TÜRKİYE ÇOK İYİ BİR STRATEJİ İZLEMESİ GEREKİYOR... İlk başta eğri oturup doğru konuşmalıyız... NATO hiçbir zaman Türk dostu değildir. NATO, Kuzey Atlantik Paktı açılımıyla Türk Ordusu’nu Rusya’nın karşısında tutarak kendini garantiye almaya çalışmaktadır. Ama bugün bu garantiler her an yön değiştirebilir ve herkesin cinliği elinde patlayabilir... Bu konuya böyle bakmamız gerekiyor. Neden mi?.. “Ağamsın, paşamsın... NATO’yu davet et... AB’yi davet et... Biz de resmi yollardan hemen ülkenize gelelim” diyerek nasıl ki Ukrayna’yı Rusya ile teke tek bıraktılarsa... Bugün de aynısını Türkiye’ye karşı yapmayı düşünüyorlar. Yani Finlandiya’yı ve İsveç’i NATO’ya alarak hem Rusya’ya karşı NATO’yu genişletmeyi düşünüyorlar... Hem de Türkiye’yi bir koz, bir keklik gibi düşündükleri için Ankara’ya karşı PKK kozunu devamlı kullanmayı ön görüyorlar... Bunun karşılığında bugün Ankara’nın veto tavrını destekliyoruz. Hem de dibine kadar... Yeter ki Ankara bu görüşünden vazgeçmesin. Eğer vazgeçerse, ne NATO’da, ne Avrupa Birliği’nde ve ne de Birleşmiş Milletler topluluğunda hatırı sayılır bir ülke olabiliriz. Hani derler ya, “Vur ensesine al cebinden parayı” diye... Türkiye’yi de işte aynen böyle görmek istiyorlar. Hatta bunun için de çok çaba harcıyorlar. Ama bir yere kadar. O yer neresi?.. NATO...

FİNLANDİYA VE İSVEÇ NATO İÇİN BASTIRIYOR... NATO’NUN KAPISINA GİDEREK BİZİ ALIN DİYOR... PEKİ AMA TÜRKİYE KARŞI ÇIKIYORSA NATO NEDEN HAREKETLENMİYOR?.. HAREKETLENEMEZ, ÇÜNKÜ YAPTIĞI ÇOK BÜYÜK HATALAR VAR DA ONDAN... NATO olayı öyle HDP’nin üzerine gitmek gibi bir konuma yerleştirmeye benzemez. Çünkü HDP, PKK olayında terör destekçisi konumuna girerek nasıl ki siyasi bir ayak oyunu oynuyorsa... Bunun aynısını NATO üyesi ülkeler de yapmak istiyor. Zaten yapıyorlar da... Hatta bunu Finlandiya ve İsveç üzerinden daha rahat hareket ederek çerçeveyi genişletmeye çalışıyorlar. Ama bu kez baltayı taşa vurdular diyebiliriz. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu basın açıklamasında nasıl ki İsveçli Bakan’a “Feminist politikalarınızdan rahatsız oldum” dediyse... Aynısını NATO’ya üye olan ülkelere ve Genel Sekreteri’ne de söylemelidir. Ve Yunanistan’ın geçmişinde Makedonya’ya yaptığı itirazı hatırlayarak NATO stratejisini iyi belirlemelidir. Daha doğrusu Yunanistan, komşusu Makedonya’nın anayasal adının, kendi ülkesindeki Makedonya bölgesine karşı bölgesel özlemler gerektirdiği için” NATO’ya katılımını nasıl veto ettiyse... Ve sonradan adının Kuzey Makedonya olarak değiştirip NATO’ya öylece girmesine neden olduysa... Aynı şekilde biz de Finlandiya’dan ve İsveç’ten yola çıkarak, NATO ülkeleri üyelerine, “PKK bir terör örgütüdür. Onun uzantıları da PYD, YPG ve diğerleri de bu örgütün diğer terör kollarıdır” diyerek resmi olarak terörist olduklarını NATO’da kabul ettirip NATO’nun Anayasası’na yazdırmamız gerekiyor. Yoksa “Bize söz verdiler. PKK’ya karşı amansız savaşacaklarmış” gibisinden yola çıkılırsa, bu çok büyük affedilmez bir siyasetçilik olur. Daha doğrusu Annan Planı diye nasıl ki bizi eş zamanlı bir seçimle Kuzey ve Güney Kıbrıs’ta oyuna getirerek Güney Rum kesimini Avrupa Birliği’ne aldılarsa... Bunun aynısını NATO’da yaşamayalım...

NATO’DA AMERİKAN OYUNLARI VE BİRLEŞMİŞ MİLLETLER İLE KOL KOLA OLAN AVRUPA BİRLİĞİ’NİN SİYASİ AYAKLARINI KIRMALI... “ONLAR BENİM AMERİKAN ASKERİM DEDİKLERİ PKK’LILAR İÇİN HATALARINI NATO GENEL MERKEZİNDE SURATLARINA HAYKIRMALIYIZ ... Binlerce ve hatta onbinlerce TIR dolusu askeri mühimmatı PKK ve onun uzantıları olan terör örgütlerine Avrupalılar ve Amerikalılar nasıl ki yardım ettiyse... Bugün de bu yardımların bir bedeli olacağını NATO örgütüne hatırlatmalıyız. Daha biz bunu hatırlatmadan, sanki ellerinde çok güçlü bir koz varmış gibi Türkiye’ye sopa göstermeye çalışanlar da oldu. Bunlar biri de NATO eski Genel Sekreteri Jaap de Hoop Scheffer’di. Şu son ana kadar ne demişti bu zat?: “Bedeli şu anda bilinmiyor ama bir bedeli olacağı kesin...” Yani bunu NATO gereği Finlandiya ve İsveç’e bir gözdağı olarak mı söylüyor?.. Yoksa Türkiye’nin veto kararına karşı Ankara’ya mı söylüyor?.. Bunu pek bilmiyoruz. Çünkü kıvrak bir zekayla aynı kelimeyi çok yönlü söyleyip, “Yok, ben o sözü size söylemedim”e getirerek açıklamalarında bir açık kapı bırakmayı çok severler... Şu anda Amerika ile Türkiye’nin ilişkileri üzerinden yürüyorlar. Tabii bu açıklama daha sonr başka mecralara da çekilebilir... Uyanık olmalıyız... İşte bu açık kapı olan sözlere dimdik durarak NATO’da üyelerin karşısına çıkıp aynen şunları söylemeliyiz? 1– Amerika, burnumun dibine kadar gelerek PKK’lı teröristlerin adını da değiştirerek “Onlar benim Amerikan askerim diyen bir NATO üyesi benim için NATO müttefikim olamaz” diyebilmeliyiz... 2– HDP için nasıl ki baskı politikası oluşturup haklılık olarak PKK’ya karşı sıcak durdukları için karşı geliyorsak... Bunun aynısını NATO’ya da göstererek, “Benim sınırlarımda ayak oyunları oynadınız. Artık bundan sonra buna müsaade edemem. Ayrıca ben bağımsız bir ülkeyim. Benim sınırlarıma ne hakla gelirsiniz?..” diyebilmeliyiz... 3– Rusya ile olan ilişkilerimizi S-400 füzeleri üzerinden eleştirerek NATO gereği bize nasıl çatıyorsanız, biz de size aynı şekilde çatma hakkımız vardır. Bunu Kıbrıs Harekâtımızda Türkiye’ye yaptığınız ambargo kararlarında rahatlık gördük. Bunu göremeyecek kadar kör müsünüz?..” diyebilmeliyiz... 4– Amerika, S-400 füzelerini bahane ederek ve F-35 programından bizi çıkararak ortaklığı bitirme kararı aldığını herkes bilmekte. O halde parasını verdiğim bu ortaklıkta neden dürüst davranılmıyor?.. F-16 uçaklarını modernize etmemizi neden engelliyor?.. Ben NATO üyesi değil miyim?..” diyebilmeliyiz...

FİNLANDİYALI BİR YETKİLİNİN, “TÜRKİYE İLE OLAN İLİŞKİLERİMİZ VAR. ASIL KONU HERHALDE AMERİKA İLE TÜRKİYE ARASINDAKİ İLİŞKİLER OLABİLİR” DEMEKTE... BU DA OLABİLİR... AMA ASIL KONU BÜTÜN AVRUPALI ÜLKELERİ KAPSIYOR, HATTA KAPSAMALI... Hiçbir ülke “Benim Türkiye ile olan ilişkilerim çok iyi. Türkiye, Amerika ile olan ilişkilerini masaya yatırarak NATO’da durumunu görmeye çalışıyor” diyemez. Çünkü her konu, her katılımcı ülkeyi kapsar. Bu NATO için de böyledir... Amerika için de... Daha düne kadar Yunanistan Başbakanı nasıl ki Amerikan Meclisi’nde dakikalarca ayakta alkışlanarak Türkiye’ye karşı bir tavır sergileyebiliyorsa... Buna karşı bizim de sınır güvenliğimiz açısından S-400 füzelerini sınırlarımızı güçlendirmek için konumlandırmalıyız. Yarın öbür gün Yunanistan, “Türkiye sınırlarına S-400 füzeleri yerleştiriyor. Bundan rahatsız oluyoruz” diyerek bizi Amerika’ya şikayet ederse, biz de “Amerika ile sınırlarımızda cirit atıyorsunuz... Bütün Amerikan askeri silah ve teçhizat ağırlığınızı sınırlarımıza dayadınız. Ne yani, ben size bir demet çiçek uzatarak (Hoş geldiniz) mi diyecektim?” diyerek onurlu ve gururlu şekilde ayakta durmasını bilmeliyiz. Yani daha düne kadar Lozan’da İnönü’yü suçlayarak... “Keşke Yunan galip gelseydi de hilafet kaldırılmasaydı” diyen gerizekalı bir adamın yanında resim çektirerek değil... Atatürk gibi, bir Türk askerinin ölümünden sonra “Katilleri bana derhal teslim edeceksiniz. Yoksa askerimle güneye inerim” mi diyeceksiniz?.. Bundan sonrası, NATO’nun yaklaşımına bağlı... Ama bugüne kadar kararlı bir yol çizen Türk siyaseti aynı şekilde devam etmeli ve NATO’yu ve onun beraberinde Avrupa Birliği’ni dize getirmeli. Yoksa Türkiye böylesi bir kozu bir daha asla eline geçmez.

 

 

var addthis_config = {"data_track_addressbar":true};