Suriyeye müdahale neden şimdi?.. Daha önce niye yapılmadı?..

Suriyeye müdahale neden şimdi?.. Daha önce niye yapılmadı?..

Ökkeş Ağaoğlu

 

GÜN geçmiyor ki Türk milleti rahat bir nefes alsın... Hemen hemen her gün gerginlik... Şatafatların gün yüzüne çıkması... Siyasi ahlakın çöküntüsü... İç meselelerde devamlı kurnazlıklar... Hayat pahalılığı... Politikanın ayak oyunları... Ran kavgaları... Kentsel dönüşüm adı altında sivil halka yapılan müdahalenin sertliği... Kimseyi uyarmadan... Bir sözleşme yapılmadan... İnsanları yerinden yurdun ederek kendi evinden sokağa atılması... Bir de bu yetmiyormuş gibi, polisiye güçle halka eziyet edilmesi... Yaka paça soruşturmaya götürülmesi... Hiç kimsenin ses çıkarmaması için yapılan olağanüstü çabalar... Bunların hepsini bugünkü iktidar partisi yapmakta.. Evet ama nereye kadar?.. Ne zamana kadar?.. Ve bu, hep böyle mi gidecek?.. Kimileri, “Evet, böyle gidecek” derken... Kimi cahillerin “Zamları Allah yapıyor” derken... Aklı evvel kimilerinin de “Yabancılar bizi kıskanıyor... Ama iktidarımız bunları halledecek” derken... Bir zaman sonra ne kendi sözlerine inanacaklar... Ne de bundan sonra başkalarının lafına kanacaklar... O bir zaman sonrası ne zaman biliyor musunuz?.. Ya olası erken seçimde... Veya genel seçimin kendi tarihi...
 

EMPERYALLERİN SİNSİ PLANLARIYLA HAYAT BULAN VE ARAP BAHARI İLE BAŞLAYAN ORTADOĞU GERGİNLİĞİ, BİLİNÇLİ OLARAK SURİYE’YE SIÇRATILDI VE BEŞAR ESAD KARŞITLIĞI İLE GÖSTERİLERE AĞIRLIK VERİLDİ... TABİİ KÜRESEL GÜÇLERİN DESTEĞİ İLE ARAP BAHARI SURİYE BAHARINA DÖNÜŞTÜRÜLDÜ... Herkesin de bildiği gibi Arap Baharı, bir Amerikan oyunu olarak masaya yatırıldı. Neden yatırıldı?.. Çünkü hem Rusya’nın Ortadoğulu birçok ülkeyle arasının iyi olması... Hem de İsrail’e Kudüs’ün dar gelmesi... Yani İsrail genişledikçe genişlemek istiyor... Toprak aldıkça toprak alıyor ve aldıkları topraklar için de “Burası benim evim... Çevresindeki topraklar da benim toprağım” politikasıyla nasıl ki Filistinlileri köşeye sıkıştırdıysalar... Aynı şekilde Suriye’nin kuzey ve kuzeydoğu semalarına girmek istiyor. Nasıl mı girecek... Suriyelilerden toprakları parayla alarak... Ve sonra da buraları İsrail devletine hazırlayarak Ortadoğu’yu kökünden sarsacak... Nasıl mı?.. Bugünkü Suriye'nin kuzeyindeki derin boşluktan yararlanarak Suriye'yi ikiye bölerek... Bunun yanında, kabile devletleri olan bazı Arap devletlerinin hem askeri ve hem siyasi güçleri Amerikan güdümünde hareket etmekte. Hele ki Avrupa’nın ağırlığı buralarda haliyle görülmekte... İşte tam da burada Türkiye’nin konumu ve duruşu çok önemlidir. Çünkü Türkiye hem Batı’ya ve hem de Doğulu ülkelere yakınlığıyla bilinen bir devlettir. Peki ya sonra?.. Bu politika izlenirse Türkiye'nin bölgesel ağırlığı da kalmayacak. Yani BOP şu anda çatır çatır işliyor... Yarın da işliyor olacak...

SIRF ASYA ÜLKELERİNE SORUNSUZ ŞEKİLDE UZANABİLMEK İÇİN VE AYAKTA DEVLET YAPISI SAĞLAM BİR ARAP ÜLKESİ KALMAMASI İÇİN ARAP BAHARI ORTADOĞU’NUN GÖBEĞİNE BİR BOMBA GİBİ YERLEŞTİRİLDİ VE ARDINDAN TUNUS, MISIR, BAHREYN, YEMEN VE SURİYE’DE HALKIN AYAKLANMASI İÇİN ÇEŞİTLİ ENTRİKALAR OYNANDI. İŞTE BUNA ARAP BAHARI DENİYOR. Arap Baharı başlı başına emperyal bir oyundu... Bu oyunun farkında oldukları halde birbirleriyle kavgalı olan bazı Arap ülkeleri, stratejik değerlendirmeler yapacağı yerde... Kendi halklarına baskı yaparak ayakta durabilme derdine düştüler... Oysa dış ilişkiler odağında birlik ve beraberlik mesajı vermiş olsalardı, bugün ne Tunus, Mısır, Bahreyn, Yemen ve Suriye’de iç çatışmalar olurdu... Ne de Batılı güçlerin askerleri bu ülkelerde cirit atabilirdi... İşte tam da burada Türkiye’nin konumu çok önemlidir... Hem bölgesel olarak komşuların iç savaşını durduracak güce sahiptir... Hem de küresel güçlerin Suriye topraklarına girmesine müsaade etmeyecek büyük stratejiye sahiptir... Fakat Türkiye bu gücünü kullanmadı. Oysa Birleşmiş Milletler’in 51. Maddesine dayanarak Suriye toprakları sınırında 10 kilometre derinliğinde güvenli bölge denilen kırmızı çizgimiz emperyallerin karşısına duvar gibi çıkabilirdi. Kim o kırmızı çizgiye "Terörist" hareketle... "Savaşma" bahanesiyle... Hatta "Suriye’nin iç savaşını körüklemekten" tutun, "Türkiye’ye sınır ötesi rahatsızlık yapmış" olsa, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin askeri müdahale hakkı vardı... Türkiye bu hakkını kullanmadı. Aksine Suriye rejimine karşı tavır izleyerek Kuzey Suriye topraklarının sorunlu hale gelmesine neden oldu. İşte tam da bugün bu sorunlu bölgeye askeri müdahale yaparak sınır ötesi tehlikeyi yok etmeye çalışacağız... Hatta bu tehlikeyi yok edemezsek bile, en aza indirme gayreti göstermekten yana askeri müdahale yapma zorunluluğunu yerine getireceğiz. Peki ama bugün buna çok geç kalınmadı mı?.. Kalındı elbette... Ama hükümetimiz ne muhalefet partisinin gensorularına bir cevap veriyordu... Ne de Meclis’e konuyla ilgili bilgi veriyordu... Sadece ve sadece “Ben yaptım, oldu bitti” edasıyla askeri müdahaleyi yapmak istiyor.

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER’İN 51. MADDESİ UYGULANSAYDI, BUGÜN NE SURİYE TOPRAKLARINDA BİR BÖLÜNME OLURDU... NE SURİYELİ MÜLTECİLER TÜRKİYE’YE GELİRDİ... NE DE SURİYE’DE İÇ SAVAŞ OLURDU... AMA HEM RUSYA VE HEM DE ABD İLE SINIR DEVRİYESİ YAPAN TÜRKİYE DIŞ POLİTİKADA RESMEN SINIFTA KALDI... Suriye meselesinde durum halâ çıkmazlığını korumakta... Çünkü Lübnan, Irak, Afganistan ve Yemen gibi devletlerden gelen erler, Suriye Ordusu’na katılarak yabancı küresel ve terör güçleriyle savaşıyordu. Durum bu havada eserken, Amerika da boş durur mu?.. Elbette durmaz. Amerika da terör örgütleriyle beraber hareket ederek diğer terör örgütlerine karşı savaşıyordu. Ama asıl olan, Amerika’nın kol kola gezdiği teröristler Türkiye’ye saldırıyor ve birçok masum insanı öldürüyordu. Bunun üzerine Türkiye itiraz edince Amerikan eski Başkanı Trump, “Onlar terörist değil. Onlar Amerikan askeridir” diyerek karşı cevap veriyordu. Türkiye ise Trump'ın bu sözüne karşılık, hem NATO ve hem de Avrupa Birliği çerçevesinde büyük bir ortaklığın en büyük gücü olduğunu vurgulamalıydı ve YPG teröristlerini daha ilerde hem Amerika ve hem Rusya’nın kendi amaçları için kullanacakları gerçeğini tek tek anlatmalıydı. Özellikle İdlib operasyonu bu açıdan önem kazanıyordu. Küresel güçlerin Suriye’de PKK konusunda fikir değişikliği beklediği Türkiye’den böyle bir ses çıkmayınca, Rusya da YPG ile bağlarını güçlendirmekten vazgeçerek Ankara’ya dostluğunu göstermeye çalıştı. Yani hem PKK, hem PKK’nınSuriye uzantısı olan terörist grup YPG ve PYD ABD’nin yanında yer alıp SGD ve DEAŞ’a karşı askeri operasyonlar düzenlerken... Türkiye, bu örgütlerin terörist örgütler olduğunu söyleyerek Ortadoğu’da bunlarla işbirliği yapan ülkeleri kınamaya devam etti. Ve bunda da haklıdır... Ama Türkiye Birleşmiş Milletler’in 51. Maddesini uygulayarak kırmızı çizgiye dayanıp Suriye hükümetiyle siyaseten anlaşarak (ve de Rusya ile de hava gücünü bu anlaşmaya ortak ederek) planlar yapılmış olsaydı, şimdi o bölgede ne İsrail’in beklentisinden doğan bir devletin kurulması hayal edilebilecekti... Ne de PKK ve Suriye kolu olan diğer terörist grupların sınırlarımıza dayanarak tehlikeli bir durumu yaratılmış olacaktı. Maalesef ileri görüşlü bir siyasi ve askeri politikanın öngörüsünü görememenin acısını çekiyoruz...

NATO'YU BİRİLERİ O BÖLGEYE DAVET ETTİ AMA SURİYE MESELESİNE ASLA GİREMEZ... AMA DOLAYLI YOLLARDAN GİRMEK İSTİYOR VE SURİYE’DEKİ TERÖRİST GRUPLARA SİLAH SATMAK İÇİN FRANSA, ALMANYA, AMERİKA VE DİĞER ÜLKELER TİCARİ SAVAŞ YAPIYORDU... BUNA İZİN VERMEMELİYDİK... Geç kalınmış bir Suriye meselesi üzerine konuşmak kolaycılık değil, aksine daha çok fikrin yürütüldüğü ortamın görülmesi açısından önem kazanması demektir... Örneğin Atatürk 1937 yılında başkentte Suriye Başbakanı Cemil Mardam’ı ağırlamıştı. O görüşmede, Cemil Mardam’a aynen şu cümleleri kullandı: “Suriye’nin bağımsız olması için Suriye’ye askeri yardımda bulunabiliriz...” Bunu Fransa’ya karşı söyledi ve olası bir Suriye müdahalesinde hem Fransa’ya ve hem de Fransa nezdinde Avrupa’ya karşı meydan okumuştu... Bugün ise Suriye meselesinde Mehmetçik bazen Rus askerleriyle ve bazen de Amerikan askerleriyle aynı askeri araçta sınır devriye güvenliği turları atıyordu. İşte bu, Türk dış siyasetinin olmazıydı. Hele ki Amerikan eski Başkanı Trump’ın, “YPG terör örgütü değildir. Onlar Amerikan askeridir” demesi, bardağı taşıran en son damla olmuştur. Bu açıdan bakıldığında Türkiye, askeri müdahaleyi Suriye topraklarının bütünlüğünü korumak için düşünmeli... PKK ve onun Suriye kolu olan terör örgütlerini Suriye ordusuyla ortak hareket ederek Türkiye’nin sınır güvenliğini derhal sağlamalı... Hele ki sınırımızda ne bir Amerikan askerinin ve ne de bir Rus askerinin devriye gezmesine asla müsaade etmemeli (Ki, yarın o bölgeye gelmesi umudunu taşıyan İsrail’in hedefinin Amerikanaskerinin ve ne de bir Rus askerinin devriye gezmesine asla müsaade etmemeli (Ki, yarın o bölgeye gelmesi umudunu taşıyan İsrail’in hedefinin Amerikan hükümetinin elinde patlamalı.) Kolay değil, Atatürk gibi bir dehanın bugünü hesaplaması... Yabancı istilacı güçlerin buralara dayanmasını tahmin etmesi ve yarının Türkiye'sinin bağımsızlığını ilelebet koruması... Bugün bunu yapabilecek ne bir hükümet var, ne de devlet anlayışı. İki arada, bir derede gidiyoruz. Hele ki olası bir askeri müdahaleyi Suriye topraklarının bütünlüğünü korumak için yapmazsak, sınırımız teröristlerle dolup taşacak. Hele ki bir operasyon yapılacaksa, (Ki yapmak istiyoruz), bu uluorta "Biz Suriye'ye operasyon yapacağız" diye ilan edilir mi?.. Neredeyse operasyon yapacağımız gün ve saatini de söyleyelim de olsun bitsin... Böyle şey olur mu?.. Ayrıca bu bölgede NATO savunma hatları oluşturulamaz ve NATO o bölgeye asla giremez. Çünkü girdiği anda Rus güçlerini karşısında görür... NATO ve AB ortak tavır almak istese de, Moskova'nın askeri ve politik yapısını kıramaz... İsrail için Rus gücünü kırmaya çalışırsa, bu; 3. Dünya Savaşı demektir.. Buna da kimse cesaret edemez... Neden cesaret edemez?.. Çünkü nükleer ve atom çağında yaşadığımız için bu sefer taş taş üstünde kalmaz da ondan... Bu dünya için son savaş olur ve ne 1. Dünya ne de 2. Dünya Savaşı'na benzer...

AMERİKA AĞIR SİLAHLARI PKK'NIN SURİYE UZANTILARI OLAN TERÖRİSTLERE VERMEYE ÇALIŞMASI... YPG/PKK TERÖR ÖRGÜTLERİNİN TEL RIFAT VE MÜNBİÇ İLÇELERİNİ 6 YILDIR BÖLGE BASKI YAPARAK İŞGAL ETMESİ... VE YAPILAN MUTABAKATLARA RAĞMEN VERİLEN SÖZLERİN YERİNE GETİRİLMEMESİ İŞİMİZİ ZORLAŞTIRACAK GİBİ... TABİİ BUNUN TAM TERSİ DE OLABİLİR. ÇÜNKÜ ŞU ANDA ORADAKİ GELİŞMELERİ İSTİHBARAT DIŞINDA KİMSE BİLMİYOR... Diyelim ki Türk Silahlı Kuvveleri operasyon için düğmeye bastı... Ve askeri müdahale için operasyon bölgesine giden Türk Ordusu, YPG'li teröristlerin Amerikan bayrağını o bölgede çektiğini görürse ve yanlarında da Amerikan askerleri olursa ne yapacak? hiç bunlar düşünüldü mü?.. Aynı şey diğer bölgeler için de gerçekleşirse, işte o zaman sınır ötesi harekatın cılız kaldığı bir operasyon olacağı kuşku götürmeyecek mi?.. İnşallah Türk Ordusu yapacağı harekatın inceliklerini hesaplamıştır. Çünkü bölgede Kuzey Iraklı Peşmerge hareketi... Irak hükümetinin sakıncaları... İran'ın Suriye'ye yardımı... Avrupa'nın silah satışı için avuçlarını ovuşturması... Amerikan hükümetinin de ağır silahları PKK'nın Suriye uzantılarına vermeye çalışması... Terör örgütü YPG/PKK, Suriye'nin kuzeyinde güvenli bölgelere yönelik saldırılarında üs olarak kullandığı Tel Rıfat ve Münbiç ilçelerini 6 yıldır bölge halkına baskı uygulayarak işgal altında tutması... Münbiç'te de halkın huzursuzluğu... Bunların hepsi hesap edilmeli... Ayrıca mutabakatlar uyarınca Türkiye sınırından itibaren 30 kilometre derinlikteki alandan YPG/PKK'nın çekileceğini vadeden Amerika ve Rusya, aradan 2,5 yıl geçmesine rağmen verdikleri sözleri yerine getirdi mi?.. Hayır, getirmedi... Tabii şu anda o bölgedeki istihbarat bilgileri mutlaka Türkiye'nin elinde olması gerekir... Sonuç olarak Türk Ordusu çok dikkatli bir operasyon yapmak zorunda... Ve çıkarlarını koruması açısından ve Suriye hükümeti tarafından hareketle emperyallerin bölgeden uzaklaştırılması gerekir. Hatta bugünkü askeri operasyon yıllar önce yapılmalıydı... Bakalım neler olacak?.. Bakalım bizi ne gibi sürprizler bekliyor?.. Bekleyip göreceğiz...