Ökkeş Ağaoğlu
NE olursa olsun dünyada Türk’ün gerçekten dostu yoktur. Ayrıca ünlü bir söz de vardır ki, tam da bu söylemin üzerine tuz – biber olmuştur: Türk’ün Türk’e düşmanı çoktur. Dışarıda düşman aramaya hiç gerek yok... Bunu nasıl anlatalım dersiniz?.. Sözlü olarak mı?.. Yazılı olarak mı?..
Yoksa tarihsel olarak mı?.. Ama üçünü de bir araya getirdiğimizde Amerika’da yaşayan Türk’lerin de Türk’e karşı (sanki) düşmanlığı varmış gibi görünüyor... Nereden görünüyor?.. Tabii ki cennet vatan Türkiye’den... Ama bunun getirisinin değil de, götürüsünün daha çok olduğunu kimse bilmiyor. Bildikleri tek şey, “Herkesle iyi geçinmeliyiz”i öne sürerek, “Söz konusu vatanın dış polikadaki ve siyaset arenasındaki yerinin yanlışlığını” görmezden gelerek yaşamaları... Bu böyle olmamalı... Çünkü hayatı boyunca asker olan ve bu devlete ve millete hayatını hiç çekinmeden veren Atatürk’ün ayak izleri orada görülmeli... Bu ayaklar TADF ve bünyesindeki bütün Türk derneklerinin asıl vazifeleri... Yoksa “Bugün bana dokunmayan yılan bin yaşasın” kafasıyla hareket edip, (Tıpkı AKP’nin duruşunu ve karakterini 5 paralık ettiği gibi) derin sessizliğe girerseniz (Ki giriyorsunuz), siz orada sadece TADF’ın etiketiyle naylon kahramanlık yapar durursunuz... Neden mi bunları söylüyorum?.. Buradan (yani Türkiye’den görüntünüz) bu şekilde de ondan... Ne bir haberlere konu oluyorsunuz... Ne Amerikan Senatosu’na veya onun yan temsilcilerine bildiriler gönderiyorsunuz... Ne de eylemlerinizde başarılı olabiliyorsunuz... Zaten başarılı olsaydınız (Florida Türk Gazetesi’nin imtiyaz sahibi Fuat Bey’in izlenimlerinden takip ettiğim kadarıyla) bir / birkaç Amerikalının Türk düşmanlığını körüklemek için tarihteki medeni duruşumuza leke sürmek için Ermeni Soykırımı Yaptınız gibisinden cahilce suçlamalara yıllar önce cevabını bizzat vermiş olacaktınız. Ama bugün bu suçlamayı halâ duyuyorsak (Ki duyuyoruz), TADF ve onun şemsiyesi altındaki tüm derneklerin harekete geçip bu konuyu masaya yatırarak bugünkü Amerikan dış siyasetinin teröre ve onun getirdiği Filistin’deki insani kıyımı gündeme taşımalıydınız.
SÜSLÜ TOPLANTILAR DEĞİL, ÇOK CİDDİ KONUŞMACILARLA ATATÜRK’Ü VE ONDAN EVVELKİ TAİHİ GÜNDEME TAŞIYIP BATI’NIN İĞRENÇ YÜZÜNÜ GÖSTERMELİSİNİZ... Fakat ne yazık ki bu görevi bizler yapıyoruz. Yani mahalli siyasi ve internet üzerinden yapılan gazetecilik ruhumuzla her şeyi, evet her şeyi anlatıyoruz... Ne yazık ki anlatılanların çoğu Amerikan toplumunun kafasına hiç girmemiş ki, hem iki yüzlü Amerikan temsilcilerinin ve hem de onların yanında yer alan yalaka takımlarının herhangi bir Türk derneğinin toplantısında bir veya birkaç Amerikalı’nın o derneğe katılarak Türkleri Ermeni soykırımı diye suçlamasına kadar... Yine de bu olumsuz çıkışları görebiliyor, duyabiliyoruz... Oysa siyasetin ortak bir dili vardır. “Nedir o dil?” derseniz... Tabii ki vatan toprağı ve devlet... İşte bu ortak dili Amerika’da kurulan Türk derneklerinin asıl görevleri olmalı... Peki onlar bu görevleri yapıyorlar mı?.. İnternet üzerinden yapılan davetlerde ve toplantılarda bunu görmemiz mümkün. Ancak mümkün olmayan ise, Amerikalı siyaset adamlarının dikkatini çekebilmek. O kişileri Amerika’daki Türk derneklerine “Biz yanlış yoldaymışız” hitabetini yaptırabilmek... Peki bu nasıl olacak derseniz?.. Türk kuruluşlarının ortak düşünceyle Amerikan gazete ve dergilerine, Türkiye Cumhuriyeti’ni suçlamalarında onları tarih arşivlerine davet edecek ilanlar verilmeli... Türkiye Cumhuriyeti’ne olumsuz konuşan kim ve hangi Amerikalı siyasetçi ve tarihçi varsa, onları tarihle yüz yüze getirilmesi için büyük adımlar atılmalı... TADF’ın öncülüğündeki duruş sadece siyaset ile değil, Amerikan toplumunda yanlış bir Ermeni soykırımı tarihi ile uyutularak nasıl bir yanlışlığın içinde olduklarını onların suratlarına haykırmalı. Kim yapacak bunları?.. Tabii ki TADF... Peki TADF ne yapıyor?.. Bir araya geldiklerinde sadece birbirlerine “Benim düşüncem daha yapıcı” gibisinden çıkışlar yaparak birbirlerine iknaya çalışıyorlar. Yani bir dahaki TADF başkanlığına adaylık koyma yarışına zemin hazırlıyorlar. Bu söylediklerim ister doğru olsun ister doğru olmasın, yapılacak tek şey başta Amerikan toplumu olmak üzere Amerikalı senatörleri, üyelerini ve başkanlık nezdindeki diğer etkili kişileri etkilemek için onları hizaya getirecek önemli donelerin peşine düşmeli... Amerikan tarihinin arşivlerine girilerek Ermen soykırımının nasıl anlatıldığına ulaşılmalı... Ve gerçek olayı gün yüzüne çıkararak Amerikalılara iyi ders verilmeli. Evet TADF’a çok iş düşüyor.
ERMENİ MESELESİNDE ESKİ BAŞKANLARDAN REAGAN’IN KONUŞMASINI AMERİKALILAR NE ÇABUK DA UNUTUVERDİ?.. HATIRLASALAR UTANIRLARDI HERHALDE... TADF, Amerikan eski başkanlarından Ronald Reagan’ın döneminde gelişen ve sümen altı edilen Ermeni soykırımı iftirasına ulaşmalı... Bunu yapamayacaksa bıraksın o görevi ve evine gidip otursun... Eğer yapacaksa bugüne kadar neden yapmadı diye soru sormak isterim. Gelelim saadede... Nedin Reagan ve Ermeni meselesi... Anlatalım... Reagan ve onun danışmanı olan Anayasa Hukukçusu Bruce Fine, sözde Ermeni soykırımıyla ilgili Türk tezlerini sunmuştu... Ve akabinde Reagan ve Fine, Ermenilerin hedefi haline geldi... Daha doğrusu Ermenilerin nefret ettiği Amerikan Hukukçusu Fine, o dönemde yaşananlar için aynen şu açıklamayı yapmıştı: "Reagan, bizden Ermeni soykırımını araştırmamızı istedi. Bu istek üzerine biz de konuyu araştırmağa başladık. Avrupa ve Osmanlı'nın askeri arşivlerinde olan tüm kaynakları ortaya çıkardık. Uzun bir araştırma sonucu, Ermenilerin iddia ettiği 'soykırım' ın asılsız olduğunu gördük. 'Ermeni soykırımı' hakkında şimdiye kadar yazılan ve bilinenler kendilerinin uydurduğu bir şey olduğunu anladık. Unutmamamız gerekiyor ki o zamanlar Ermeniler, Türklerin çalıştığı yerlerde çalışıyor ve onların sahip olduğu tüm haklardan yararlanıyorlardı. Bu haklar sadece Ermenileri de kapsamıyordu, aynı zamanda Rumlar, Çerkezler, Kürtler, Süryaniler, Araplar da yararlanıyordu. Ancak Osmanlı döneminde Ermenilerin yüksek mevkide daha çok bulunduğu gerçeğini de belirtmemizde fayda var. Birinci Dünya harbinde Ermeniler, yaşadıkları toprakları satarak Osmanlı'nın düşmanlarına sığındılar. Ermeni ordusu, Kafkasya cephesinde Ruslarla omuz omuza Türklere ve Gürcülere karşı savaşıyordu. Hanelere baskınlar düzenliyor ve köyleri yakıyorlardı. Sonuç olarak yaptıkları kıyım 2 milyonu aştı. Olayların bu şekilde gerçekleşmesi sonucu sivil halk yaşadıkları yerleri zorunlu terk etti. Türkiye yaşanan bu olayları gün yüzüne çıkarmak için arşivlerinden yararlanmamız için kapılarını açtı, ancak Ermenistan bu isteğimizi geri çevirdi. Düşünüyorum ki, eğer Ermenistan arşivlerini açma isteğimize olumlu yanıt verseydi gerçek ortaya çıkacaktı. Yani Ermeniler tüm dünyadan ve Türklerden uydurdukları tarihi yalandan dolayı özür dileyecekti." Evet Reagan’ın hukuk danışmanı Fein’i aynen bunları söylüyor.
PEKİ, TÜRKLERİ SUÇLAYAN SALAK AMERİKALILAR KENDİ ÜLKELERİNİN İSRAİL’İN YAPTIĞI CİNAYETLERİ NEDEN GÜNDEME GETİRMİYOR?.. ÇÜNKÜ İSTİLA ETMEK ONLARIN KANINDA VAR DA ONDAN... Gelelim bugünün insani kıyımlarına... Vicdanı Kutsal kitapların içinde unutarak Ortadoğu coğrafyasına vahşice saldırmalarına... Teknoloji olarak dünyaya parmak ısırtan... Ama insan kıyımlarında vicdanları sızlatan Amerikalıya... Bugün Filistin topraklarında (hatta dün de TV’lerde canlı yayınlanan) Lübnan’ın bombalanması olayını nasıl açıklayacaklar acaba?.. Belki “Teröristleri temizliyoruz” diyerek yola çıkacaklar (Ki, durum o yöne doğru eğilim kazanıyor...) Peki bu terör eğiliminde haklı olmayı kılan asıl neden askeri olaylar olduğu kadar dünya siyasetinde haklılığın da kabul ettirilmesi eylemleri yer alamaz mıydı?.. Bizce alamazdı... Çünkü İsrail, mevcudiyetinde bulundurduğu atom tehdidiyle Arap alemine resmen dikleniyor... Zaten Amerikancı olan bazı Arap ülkeleri de suya sabuna dokunmadan sadece olayları izleyerek gününü gün ediyor... Ama burada yine Türkiye Cumhuriyeti, demokrasiden kaynaklanan (daha doğrusu olmayan can çekişen demokrasiyle) dünya nezdinde İsrail hükümetini suçluyordu. Şimdi olmayan Ermeni meselesini kafaya takan bazı kendini bilmez ukala ve cahil Amerikalılara şunu sormamız gerekmez mi?: “Amerikan savaş uçak gemileri neden Lübnan’a demirledi?..” Neden demirledi?.. Lübnan'daki terör örgütleri İsrail'i arkadan vurmasın diye... Peki Amerika, Suriye'nin kuzeyinde ve kuzey Irak'ta PKK'lı teröristleri Amerikan silahı altına alarak neden ordusuna dahil etti?.. Hatta bu konuda Ankara, "PKK'lı terör örgütlerini silah altına alıyorsun ve kendi amaçların için kullanıyorsun" dediğinde Trump ne demişti?.. Bir hatırlayın... Aynen şöyle demişti: "Onlar PKK'lı teröristler değil... Onlar Amerikan askeri..." Yani işlerine gelince teröristler Amerikan askeri oluyor... Ama İsrail çoluk çocuğu öldürürken kahraman oluyor... Ama Türkiye'de Ermeniler bütün evleri kundaklayıp 2 milyon Osmanlıyı öldürürken arşivler kapanıyor.. Ve neredeyse "2 milyon Osmanlıyı siz kendi kendinize öldürdünüz" diyecek kadar aşağılık bir politikanın kabulü için her türlü cinliği yapabiliyor. “İsrail, Filistin halkını (hem de çoluk çocuğu – kadını kızını) bombalarla öldürerek cinayetler işlerken Amerikan uçak gemileri neden namlularını Lübnan’a çevirdi?..” Şimdi anlamışsınızdır umarım... Ayrıca İran da sırasının kendisine geleceğini hissederek eylemlerini karşı tehditlerle yaparak siyasi duruşunu simgelemeye çalıştı. Ve halâ da çalışıyor... Peki şu ne olup bittiğinden haberi olmayan cahil Amerikalılar Osmanlıyı ve onun devamını Cumhuriyet yönetimiyle devam ettiren Türkiye’yi köşeye sıkıştırdıklarını mı iddia edecekler?.. O halde Reagan’ın danışmanının açıklamalarını iyi okusunlar... Ayrıca Osmanlı hükümetini istila ederek Türk halkına büyük acılar yaşatan istilacı güçleri destekleyen Amerikan siyasetini de eleştirsinler... Öyle değil mi?.. Yani sen güçlüsün diye senin yaptıkların istilacı ve kıyımcı ülke olmayacak. Ama güçsüz kalan ülkeleri istila edeceksin... Ve her türlü pisliği yaparak istila ettiğin topraklardaki ülkeleri suçlu ilan edeceksin... Öyle mi?.. Irak’a saldıran Bush’un tarihe geçen iftiralarını hiç okumadınız mı cahiller?.. Ayrıca, Amerikan Dolar’ının gücünü ve faiz oranlarını da iyi kontol ederek tüm dünya ülkelerinin siyasi duruşlarına istediğin gibi darbe indirmeyi de haklı bulacaksın öyle mi?.. Ama ne yaparsak yapalım TADF ve onun şemsiyesi altındaki kuruluşlar görevlerini yapıyorlar mı?.. Yapmıyorlar mı?.. Buna kendileri özeleştiri ile cevap vermeliler... Eğer veremeyeceklerse biz o eleştirinin dibine kadar iner, tarihi olayları gündeme taşıyarak Amerikan toplumunun duruşuna hem siyasal açıdan ve hem de insani duruş açısından iyi dersler verebiliriz. İşte yine de bunu TADF yapmalı... Amerika’daki siyasi olaylara ve Türkiye’yi yönetenlerin Atatürk düşmanlığına karşı kendi bünyesinde gölge kabine kurup bir nevi siyasete yön verebilme gücüne erişebilmelidirler (Ki, siyasi duruşlarını Türk cumhurbaşkanının resmi ziyaretlerinde sadece poz vererek resim arşivlerinde cılız olarak kalmamalılar...) Eğer Atatürk ve Cumhuriyet için Amerika’da gölge kabine kurup siyasi olayları Türkiye adına takip etmezlerse, TADF kapısına kiliti vursun... Ve evlerine dağılsınlar... Böylece onlar da rahat etsin, biz de rahat edelim ve çenemizi boşuna yormayalım.