Utanç verici olay … Türkiye’nin unuttuğu tarih

Utanç verici olay … Türkiye’nin unuttuğu tarih

Dr. Ferruh Demirmen

ferruh@demirmen.com

22 Ocak 2022

 

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu Aralık ayı ortasında Ermenistan'la ilişkilerde normalleşmeye gidileceğini, İstanbul-Erivan uçuşlarının yakında başlayacağını, Azerbaycan’ın bu girişime katılacağını açıkladı. Eski Washington Büyükelçisi Serdar Kılıç bu açılıma özel temsilci olarak atandı. Özel temsilcilerin 14 Ocak’ta Moskova’da yaptıkları ilk toplantıda taraflar ön şart olmaksızın müzakerelerde bulunma hususunda anlaşmışlar.

 

Yabancı medyadan öğrenildiğine göre normalleşme girişimi ABD Başkanı Joe Biden’ın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a bu yönde tavsiyesi ile gündeme gelmiş. Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’a göre Türkiye-Ermenistan diyaloğu Ermeni diasporasının argümanlarını yok edecekmiş.

 

Genel bakış

Bu gelişmeleri üzüntüyle karşılamamak ve esef etmemek mümkün değil. İlginçtir ki, bu girişim Türkiye’nin dış ilişkilerde - özellikle Doğu Akdeniz’de - büyük yalnızlık çektiği ve ciddi ekonomik sıkıntının yaşandığı bir sürece rastgeliyor. Bir anlamda çaresizlığın hüküm sürdüğü bir dönem. Normalleşme Türkiye için kayda değer bir yarar sağlamayacak; asıl faydalanacak olan, dış ticarette genellikle dışarıya kapalı olan Ermenistan olacak.

 

AKP Sözcüsü Ömer Çelik ilişkilerin normalleşmesi ile Ermenistan’ın, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Ermeni sorununu tarihçilere bırakmak görüşüne yanaşacağını ve arşivleri açacağını umut ettiklerini ileri sürdü. Ayrıca Ermenistan’ın Dağlık Karabağ’da saldırgan politikalardan vazgeçmesi bekleniyor.    

   2020 Ateşkes Anlaşması’ndan sonra Dağlık Karabağ’da durum sakinleşmemiştir, ve Erivan’ın Ateşkes statüsüne sadık kalacağı şüpheli. Karabağ Ermeni Yönetimi lideri Arayik Harutyunyan Karabağ’da “yenilgiyi” kabul etmeyeceklerini ilan etti.   Ermenistan’ın “soykırım”a yönelik Türkiye karşıtı stratejisinin değişeceğini ve tarihçiler komisyonu fikrine yanaşmasını ve arşivleri açmasını beklemek de gerçekçilikten çok uzak. AKP iktidarı böyle bir yaklaşımın modası geçtiğini hȃlȃ anlamış değil. Yıllardır aynı beklentiler dile getirildi; hiçbir şey değişmedi. Ermeni tarafı uluslararası ortamda bugüne değin elde ettiği propaganda başarılarından sonra böyle bir yaklaşıma ihtiyaç görmemektedir.  Bugüne değin 33 yabancı hükümet ve parlamento tarafından sözde Ermeni soykırımının tanınması büyük çoğunlukla AKP döneminde olmuşken, AKP’nin modası geçmiş yaklaşımlardan vazgeçmesi ve yeni bir yöntem veya strateji geliştirmesi beklenmez mi?  

Normalleşme sürecine özel temsilci olarak atanan Serdar Kılıç 2019 yılı sonlarıda Washington Büyükelçisi iken ABD Kongresi’nde art arda alınan “soykırım” kararlarını anımsar. Tarihi gerçekleri ve uluslararası hukuku çiğneyerek alınan bu kararlar Türk ulusunu açıkça aşağıladı. Bu kararların alınmasında her nekadar Ermeni lobisinin büyük propaganda etkisi olduysa da, Ermenistan hükümetinin de parmağı olduğu yadsınamaz. Ermenistan’ın resmi “Diaspora Bürosu” yurt dışındaki diaspora ile koordineli bir şekilde Türkiye karşıtı faaliyetlerini yürütmektedir. 10 Ağustos 2020’de, Sevr Antlaşması’nın 100. yılında, Ermenistan Cumhurbaşkanı Armen Sarkisyan ve Başbakan Nikol Paşinyan Sevr’in hâlâ hüküm sürdüğünü iddia ettiler. Bu iddialarda “Batı Ermenistan” toprak hayalleri var. Türkiye’nin ikili müzakerelere ön koşulsuz devam etmeye razı olması, Ermenistan’a büyük ödün vermek anlamındadır. Bu demek oluyor ki, “soykırım” suçlamaları, ve tazminat ve toprak istemleri, dolaylı da olsa, devam edebilecek. Türkiye bu durumu nasıl kabul edebilir?  İbrahim Kalın’ın iddia ettiği gibi normalleşme ile Ermeni diasporasının tutumunun değişmesini beklemek de günümüzde hȃyȃl. ABD’de yerleşik ANI (Milli Ermeni Enstitüsü), ANCA (Amerika Milli Ermeni Komitesi), ARF (Devrimci Ermeni Federasyonu) gibi aşırı-milliyetçi Ermeni örgütlerinin misyonlarına ve etkinliklerine göz atmak beklentinin nasıl fantezi olduğunu anlamak için yeterli.  Şayet iddia edildiği gibi normalleşmenin amacı Biden’ı memnun etmekse, durum gerçekten daha da üzücü.  Gelen başka bir habere göre Mevlüt Çavuşoğlu ve ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken normalleşme sürecini görüşecekmiş. Acaba bu görüşmede Çavuşoğlu Blinken’e ABD’nin Ermeni sorununda nasıl tarafgir olduğunu, ve Hampig Sasunyan adlı Ermeni teröristin serbest bırakılmasına ilişik ABD “endişesinin” sözde kaldığını hatırlatacak mı?  Ermeni terörü  JCAG (Ermeni Soykırımı Adalet Komandaları) örgütü ve ASALA çeşitli ülkelerde yürüttükleri terör eylemleriyle 31’i diplomat olmak üzere 58 Türk vatandışın ölümüne yol açtılar. 700 kişiden fazla mȃsum kişi yaralandı; milyonlarca dolar mal kaybı oldu. Eylemler 1973’den 1998’e kadar devam etti.  Türkiye Başbakanı ve Cumhurbaşkanı her iki taraf için trajik tarihi olaylar ile ilgili olarak Ermeni toplumuna hitaben taziye mesajları yayınlamışken, Ermenistan ne karşılık taziye mesajları yayınlamış, ve ne de ASALA/JCAG terörüne kurban düşen diplomatlara ilişik Türk hükümetine üzüntüsünü bildirmiştir. Dahası, teröre karışan Ermenileri bağrına basmıştır.  Örneğin, Varuyan Garabedyan adlı ASALA üyesi terörist 2011 yılında Fransa’da tahliye edilmesinin ardından Erivan’da bir kahraman gibi karşılandı. Monte Melkonyan adlı başka bir terörist 1989’da Fransa’da serbest bırakıldıktan sonra Ermenistan’a döndü, Dağlık Karabağ’da savaştı, orada öldü. Ölümünün ardından “Milli Kahraman” ilan edildi, Ermenistan Savunma Bakanlığı onun anısına “Melkonyan Askeri Akademisi”ni kurdu. Hampig Sasunyan olayı  Normalleşmeye ters düşen yeni bir gelişme Hampig Sasunyan olayı. Los Angeles Başkonsolosu Kemal Arıkan’ı 1982’de hünharca öldüren Ermeni terrorist Hampig Sasunyan Kalifornia’da cezaevinden tahliye edildi; Ekim ayı sonunda beklenmedik şekilde Ermenistan’da olduğu haberi geldi. https://www.arfwest.org/2021/10/29/breaking-hampig-sassounian-arrives-in-armenia/. Sasunyan, suikastı JCAG terör örgütü adına yapmıştı, ve suikastın hemen ardından bu örgüt cinayeti üstlendi.  Sasunyan’ın 39 yıllık tutukluluk sürecinde tahliye için sadece Ermeni lobisi veya diaspora değil, Ermenistan hükümeti de çalıştı; gerektiği üzere Tahliye Kurulu’na mektup gönderildi.  Sasunyan tahliye girişimleri sürecinde menfur suçundan pişman olduğunu belirtmiş ve Arıkan ailesinden özür dilediyse de, bu söylemleri inandırıcı değildir. Ekim ayı sonunda medyada yayınlanan mesajında ve fotoğrafında böyle bir pişmanlık ifadesi veya sinyali yok. 2012’de Ermenistan Savunma Bakanlığı’nın “Hay Zinvor” askeri dergisine yazdığı mektup ve 14 Aralık 2016 Kalifornia Tahliye Kurulu tutanakları da böyle bir pişmanlığın samimi olmadığına işaret ediyor.  “Hay Zinvor” dergisine yazdığı mektupta Sasunyan “vatan”a geldiğinde Ermenistan sınırlarını  (Dağlık Karabağ’ı kasten) koruyacağını belirtmiş, 2. Dünya Savaşı’nda Nazi Almanya’sına hizmet eden (Ermeni lejyonu) ARF mensubu Garagen Nazdeh ve Drastamat Kanayan’ya (Dro) övücü atıfda bulunmuştu.  Şimdi Sasunyan’ın Dağlık Karabağ’da savaşmayacağını kim temin edebilir?   Ve ilginçtir ki, uzun tahliye sürecinde Türk hükümeti değişik dönemlerde Sasunyan’ın tahliyesine karşı çıkmış, böyle bir olguyu sert kınamıştı. Kınamayı yapan hükümet yetkilileri arasında Mevlüt Çavuşoğlu, Bekir Bozdağ, Serdar Kılıç, ve en son geçen Mart ayında Adalet Bakanı Abdülhamit Gül vardı.  Şimdi bu bilgiler ışığında sormak gerekir: Sasunyan gibi bir teröristin Ermenistan’da özgürlüğe kavuşmasının ardından 2 ay bile geçmemişken Türkiye’nin Ermenistan ile normalleşmeye gitmesi tuhaf kaçmıyor mu?  Geçmişdeki kınamalar neyin pahasına görmezden geliniyor?  Sonuç  Sonuç olarak, Ermenistan’ın komşuluğa yakışmayan tutumu, Ermeni terörü, ve Ekim ayı sonunda medyaya yansıyan utanç verici Sasunyan olayı göz önünde bulundurulursa gündemdeki Ermenistan ile normalleşme girişimi ciddi olarak düşündürücüdür, kaygı vericidir. Ermenistan’ın 1990 Bağımsızlık Bildirisi “soykırım”ın ve Doğu Anadolu’ya ilişik “Batı Ermenistan”ın uluslararası bağlamda tanınmasını öngörüyor. Ermenistan bu sevdalardan vaz geçmediği  süre  ikili  ilişkilerin  normalleşmesi  Türk  ulusu  için  onur normalleşme ye  katılsa bile bu durum değişmez. Günümüzdeki  “normalleşme”  girişimi  b protokollerini anımsatıyor. Şehit  diplomatların kanları, geride  kalan aile ir f i yasko  ile  sonuçlanan  “ fertlerinin v ön koşulsuz”  2009 icdan  azapları  ve  göz  yaşları  günlük vadeli siyasi , kısa çıkarlara  feda  edilmemeli.  Normalleşme  ancak  tavrı  barışçıl  olan  ülkelerle  yapılabilir yapılmalı. Umut edilir ki , hükümet yeni Ermeni açılımını  tekrar gözden geçirir.