Yeni hükümet, SABİT PAKET FATURALARINA hemen son vermeli

Yeni hükümet, SABİT PAKET FATURALARINA hemen son vermeli

Ökkeş Ağaoğlu

 

ÜLKEMİZDE hayat çok pahalı... Öyle böyle de değil... Hem açlık... Hem sefalet... Hem yoksulluk... Hem işsizlik... Hem gıdasızlık... Hem soygun... Hem yolsuzluk... Hem dolar bazında değerlendirmeler... Hem Türk Lirasının her gün değer kaybetmesi... Hem borsanın durumu... Hem olmayan yatırımlar... Hem depreme karşı büyük bir çaresizlik ve bekleyiş... Hem zam oranlarının küçülmesi... Hem emeklinin ayakta duramaması... Hem piyasalar... Hem de piyasalara can verecek olan üretim... Ve tabii ki tarım sektörü... Bütün bunlara ek olarak de eğitim alanında eğitimsizlik... İşte bütün bunlar Türkiye’nin içinden çıkamadığı kaderin zincirini kıramadığı... Hükümetin devlet adına bir şey yapamadığı (Hatta bilinçli bir şekilde yapmadığı) bir siyasi ortam içinde yoğrulup gidiyoruz... Peki nereye kadar?.. Kimisi, “Bu gidişin artık dönüşü pek zor” derken... Kimisi de, “Seçimde her şeyin değişeceği muhteşem bir atılım olacak” diyor... Peki nereye kadar?.. Tabii ki seçimin ilk gününe ve o ilk sıcak saatlerine kadar.

YENİ GELEN HÜKÜMETTEN BELİRLİ BAZI ŞEYLERİN DEĞİŞMESİNİ İSTEMEK ARTIK BU MİLLETİN HAKKIDIR DİYE DÜŞÜNÜLMELİ... ÖRNEK Mİ?.. ÖRNEK ÇOK... TELEFONLARIN SABİT PAKET ÜZERİNDEN HALKIMIZIN ÖDEMELERİ ZORAKİ YAPILMASI GİBİ... BU TÜR HİZMETLERİN İNTERNET ÜZERİNDEN YAPTIKLARI RAKAMLARIN SABİTLEŞTİRİLMESİ ARTIK SON BULMALI... Eskiden (Yani Cumhuriyet’in yaşandığı ve yaşatıldığı dönemlerde) telefonlar belirli bir ücret içinde işlerdi... Faturalar da ona göre yansıtıldı... Yani telefon faturaları (KONUŞTUĞUN KADAR ÖDEME YAPARSIN) şeklinde devam ederdi. Bugüne bakıyorsunuz, ne kadar telefon şirketi varsa... Ne kadar faturalı belgelendirme ve bilgilendirme hizmeti varsa... Hemen hemen hepsi (ŞU PAKETİ KABUL ETMELİSİNİZ) gibisinden bir ekonomik çantayı önünüze seriyorlar... Siz de “YAHU BEN BU VEYA ŞU PAKETİ KABUL ETMEYE MECBUR MUYUM?.. BEN KONUŞTUĞUM KADAR PARA ÖDEMEK İSTİYORUM) diyorsunuz ama sizi kim dinliyor ki?.. Bir defa devletin (yani devleti temsil edemeyen hükümetin) çivisi yerinden çıkmış... Telefon şirketleri size (100, 150, 200, 250) ve bunun gibi aralara sıkışmış ve de (İNTERNET HİZMETİ VERİYORUZ) gibi sizi, önünüze öyle bir yokuşa sürüyorlar ki... Siz de ister istemez bir seçim yapmaya mecbur kalıyorsunuz... Ancak ilk tepkiniz, “Yahu ben böyle bir paket kabul etmiyorum... Ne kadar konuştuysam, internet olarak ne kadar kullandıysam benden o kadar para talep edebilirsiniz... Bunun dışında hiçbir ücreti kabul etmiyorum” diyorsunuz ama ne yazık ki kabul görmüyor... Neden biliyor musunuz?.. Birincisi ülke ekonomisi öylesine başıboş bırakılmış ki, ne telefon şirketlerini şikayet edecek bir devlet kurumu bulabiliyorsunuz... Ne de şikayetinizin ses getireceği bir hükümet... Tüm kuruluşlar ve şirketler başıboş bırakılmış vaziyette... Hangi şirkete veya kuruluşa işiniz düştüyse, hemen sizi anında bir pakete dahil ediyor... Ve İSTER KONUŞUN, İSTER KONUŞMAYIN o paket üzerinden her ay sizden belirli ücreti alıyor... Şimdi bu adalet mi?.. Elbette değil... Ama bu hükümet ve yönetemediği devletin başı boşluğu devam ettikçe bu adaletsizlik tüm hatlarıyla devam edecek... Ediyor da zaten...

SOĞANIN KİLOSU 30 LİRA DENİLİNCE, HÜKÜMETİN CEVABI ÇOK NET OLUYOR: “SEN SOĞANI ŞÖYLE MASANIN ÜZERİNE KOYAR, ONDAN SONRA ŞÖYLE YUMRUĞUNLA VURUR, ONUN LEZZETİNİ ALABİLİR MİSİN?.. YA BİZ ÖYLE YETİŞTİK. BİZ SOĞANIMIZI ÖYLE YEDİK” EEEEE, NE OLDU ŞİMDİ?.. Emekliler ve esnaf artan hayat pahalılığından dolayı oldukça sıkışık duruma geldi... Öyle ki ne artan enflasyon baskısına karşı hükümetin aldığı ekonomik kararlar gündeme geliyor... Ne de devletin yapısı artık önlem almaya elverişli durumda... Neden mi?.. Devletin kasasında para kalmadı ki devlet devletliğini yapsın... Nerede pahalılık varsa orası unutuluyor... Hükümet hiç o tarafa dönüp bakmıyor bile... Örneğin SOĞANIN KİLOSU 30 LİRA OLDU... ALAMIYORUZ... BU NASIL HÜKÜMET?.. denildiği zaman, hükümetin tepesindeki kişi, “BİZ SOĞANI YUMRUĞUMUZLA VURARAK BÖLER ÖYLE YERİZ” diyerek pahalılığa karşı matematiksel önlemini fiziki kuvvetle alıyor... Ve tabii alanı dolduranlar da alkış kıyamet.. Neden mi?.. CHP eleştiri yaptı diye... Oysa o millet hiç düşünmüyor ki “Yahu biz ne yapıyoruz?.. Kılıçdaroğlu doğruyu söylüyor... Soğanın kilosu 30 lira olur mu?.. Böyle hayat pahalılığı olur mu?.. Biz tarım ülkesiyiz ve neden soğanı kilosu 30 liradan alıyoruz ki?.. Bunu hükümete sormamız gerekiyor” diyerek bir karşı duruş dahi sergilemiyorlar... Hatta akıllarına dahi gelmiyor... Ama eve gidince, “Soğanımız, kıymamız ve maydanozumuz eksik. Alır mısın?” denildiği vakit, kafalar dang ediyor... Ama nereye ediyor?.. Tabii ki AKP’ye karşı değil... CHP’ye karşı ediyor... Sanki ülkeyi CHP yönetiyormuş gibi bir tavırla alanları dolduran AKP, hep kurnazlıkla kandırdığı milletin duygusallığından oy kazancı elde ederek gününü gün ediyor... Ve soğan üzerinden CHP’ye (yani Kemal Kılıçdaroğlu’na) şu basit suçlamayı yapabiliyor? “Ya bay bay Kemal, sen soğanı şöyle masanın üzerine koyar, ondan sonra şöyle yumruğunla vurur, onun lezzetini alabilir misin?.. Ya biz öyle yetiştik, biz soğanımızı öyle yedik...” Al sana soğanın kilosuna karşı edebiyat... Oysa o alana gelenler, “CHP ülkeyi yönetmiyor ki, biz Kılıçdaroğlu’nu eleştirelim... Biz şu anda AKP hükümetini eleştirmemiz lazım. Hem pahalılığa karşı soğanı yumruk savaşıyla muhalefete gardını gösteriyor... Hem de hayat pahalılığı yaşandığı halde “Hayat pahalı mahalı değil... Herkes arabasına atlayıp istediği yere gidiyor” diyerek bir nevi halkın sefilliğiyle ve fakirliğiyle dalgasını geçiyor... Ben bu hükümete asla oyumu vermem demesi gerekiyor... Öyle değil mi?..

EMEKLİLER VE ENAF ARASINDA GEÇİNME VE AYAKTA DURMA OLAYI BİR MUCİZEYE KALMIŞ GİBİ BİR ŞEY... AYRICA ARTAN PAHALILIKTAN ŞİKAYETÇİ OLANLAR OLUNCA HÜKÜMET HAREKETLENİYOR... BÖYLE ŞEY OLUR MU?.. Hele ki emekliler sokaklara dökülünce... Hayat çok pahalı ve artan enflasyon karşısında eziliyoruz dedikleri saatten itibaren hükümet haraketleniyorsa, o hükümet (kusura bakmasınlar) hükümet değildir... Buna bir de esnafın durumunu eklerseniz, durumun ne kadar vahim ve içinden çıkılmaz bir durum aldığını görmüş olursunuz.. Ama kimileri bakar kör oldukları için görseler de umursamazlar... Ama kimileri de var ki yoksulluk ve parasızlık karşısında inim inim inledikleri için artık hükümetin vereceği bir şey kalmıyor. Sadece para basarak ucu ucuna geçindirdikleri emekli ve esnafa zam oranlarını yansıtıyor... Peki rahatlatıcı bir ekonomik program var mı?.. Yok... İyileştirme programları var mı?.. Yok... Ne var peki?.. Bol bol nasihat... bol bol itibar ayakları... Ve bol bol CHP eleştirisi... Yani bir de şöyle düşünün: “Acaba CHP olmasaydı, Türkiye’nin hali ne olurdu?..” Hiç bu soruyu aklına getiren var mı?.. Yok... Çünkü Türkiye’de hayat yok... Hayat durmuş vaziyette... Sadece emeklinin durumunu da değil... Bütün esnafın... Sanayici iş adamlarının da durumu vahim durumda... Parası olan hiçbir yatırım yapmıyor... Hatta parası olanlar çıkıp bir ev dahi satın almak istemiyor... Neden biliyor musunuz?.. Gelecek olan İstanbul depreminde hangi binanın yıkılacağını bilmediği için... Hangi binanın sağlam raporu olduğu halde sağlamlığından şüpheli şekilde geride durduğu için... Ve boş sıfır olan yeni yapılmış bir binanın güvenirliğinin ne kadar olduğunu bilemedikleri için... Hatta kimseye... Hiçbir kuruluşa da güvenmedikleri için (ve bu güvensizlik halâ devam ettiği için) parası olan hiç kimse ev almıyor... Çünkü ülkede güven kalmadı... Bu güven yeni bir hükümetle gelecek... Taze kan aynı hükümetle değil, CHP ile nefeslenecek ve hayat bulacak... Artık seçimi bekleyeceğiz...