Ökkeş Ağaoğlu
AKP aklınca ülkeyi idare ediyor... Hatta ettiğini sanıyor... Oysa hiçbir zaman idare edemediler... İdare ettikleri sadece kendilerine sempatiyle ve yanlışlarını gördükleri halde taraftar oldukları için göz yumanları idare ediyor.. Halbuki durum o kadar vahim ki, emekli burnundann soluyor. Hatta sadece emekli deği, tüm millet aynı kaderi paylaşıyor...
Bu idaresizlik sadece yurt içinde değil, yurt dışı politikalarda da gündemini korumakta... Örneğin, "Katil Esad" diye yola çıktılar... Sonra Esad'ın adını değiştirerek "Katil Esed" dediler... Şimdi ise Suriye'yi balon gibi şişirip oradan çok iyi puan kazandık yalanıyla yola çıkıp İmralı - DEM görüşmesini gerçekleştirmeye çalışıyorlar. Şimdi burada sormak gerekmiyor mu? "Yahu teröristlerin ayakkabı numaralarına kadar biliyoruz" diyen siz değil miydiniz?.. "Dağda terörist kalmadı. Artık terörist merörist yok" diyen siz değil miydiniz?.. Peki ne oldu da aniden bebek katili Apo ile DEM'ileri buluşturmaya çalışıyorsunuz? Neden?.. Biz söyleyelim... 1) Dağda terörist bitmedi... 2) Teröristlerin ayakkabı numarasını bilemezsiniz, çünkü o teröristler Fransız ve Amerikan güdümünde hareket etmekteler. Ayakkabı numaralarını ancak onlar bilir, siz bilemezsiniz... Bilemediğiniz gibi, Esad'ın Şam'dan kaçacağını... HTŞ'nin elini kolunu sallaya sallaya ve kimseyle çatışmadan ve çarpışmadan Şam'a gireceğini de bilemezsiniz... Hatta bilemediniz... Çünkü siz ÖSO ile oyalanırken, Rusya kendisi için bölgede güvenlik anlaşmasını sağlayarak... Amerika'nın Lübnan kıyılarına yanaşarak İsrail'i arkadan vurması olasılığından dolayı Hizbullah terör örgütünü vururken, İsrail de HTŞ Şam'a girdiği anda sınırdan içeri girerek Suriye'nin ne kadar ağır askeri yığınağı varsa hepsi bombalayarak yok etti... Peki HTŞ lideri bunun için bir tek kelime konuştu mu? Tabii ki hayır... Neden konuşsun ki... Bir defa onu oraya hazırlayanlar Amerikalılar olursa, İsrail de küçük Amerika olursa, HTŞ'nin naylon kahramanı Colani niye konuşsun ki?.. Zaten konuşamaz... Konuşmasına müsaade bile edilmez... Şu anda Suriye dıştan gelen herhangi bir askeri müdahaleye karşı savaşacak ne bir ağır silahı, mühimmatı vardır... Ne de uçakları... Her şey bir günde yok edilmiştir. Tüm bu detaylar dünya kamuoyunun gözleri önünde gerçekleşirken bizimkiler ne yapıyor? Naylon kahramanlık yapıyor... Yok efendim, neymiş, Şam'a da, Halep'e de girebilirmişiz. Yok efendim, bu şehirlere de Türk plakaları verebilirlermiş... Yok efendim, Suriye de artık bundan böyle bizden (Türkiye'den( sorulurmuş... Hep hayal içinde yüzen sıfır beyinliler, bir türlü okumazlar... Merak edip "Acaba Amerika YPG'ye ve PKK'nın Suriye uzantılarına Amerikan askeri elbisesi giydirdiğinde "Bunlar PKK'lı, bunu bize nasıl yaparsınız diyen Ankara'ya, Trump"ın "Onlar artık Amerikan askeri" dediğini ne çabuk da unutuverdiniz... Siz değil ülkeyi sağlama almayı, siz Atatürk ve Cumhuriyet düşmanlığı yüzünden ülke bölünse umurunuzda olmayacak. Çünkü Vahdettin'in İngilizleri Tanrı gibi görüp söylediği o sözlerden sonra sizlerin de padişaha hayranlıkla bakmanızın gerekçesini ancak böyle anlatabiliriz.
GELELİM YILBAŞINA... YENİ GEL GELİYOR AMA ŞERİAT KAFALILAR DA ARKADAN GELİYOR. YABANCI BAYRAMI DİYORLAR. APTALLAR NE KİTAP OKURLAR, NE DE TARİH BİLGİLERİ VAR. TAM BİR CAHİL... Yeni yıl geliyor.. 2 gün sonra yeni bir yıla gireceğiz... Ayrıca her yeni yılda hükümetler bir hedef belirlerler... Bizim hükümetimiz de bir hedef belirledi ve 2024'ü Emekliler Yılı olarak belirlemişti... Peki ne oldu?.. Emekliler öldü öldü dirildi... Ama bu kez öldü öldü,,. Ama hiçbir zaman dirilemedi... Daha da öldürülmeye çalışılıyor... Ve emekliler adeta yoklarmış gibi hissediliyor... Ama yeni yıl için süslü laflarla yine milleti uyutmaya devam ediliyor. Oysa ne doğru bir ekonomik kararla Türk halkı rahat ettiriliyor... Ne de emekliler enflasyona karşı korunuyor... Sürekli ilk yarayı ve ilk darbeyi alan emekliler oluyor... Daha bu işin içine dar gelirli aileleri katmadığımız halde kara tablo her gün yaşanıyor. Ve yılbaşı geldi çattı... Daha 2 gün kalasıya yine dinci kafayla ve salakça bilgilerle ortaya çıkanlar, Eskişehir’de bir skandala imzalarını attılar. Dinci boş kafalar, "Burası şeriat ülkesi" diyerek yılbaşı süslemelerine saldırarak İslam'da böyle bir şey yoktur edasıyla güçlerini göstermeye çalıştılar. Oysa göterdikleri güçleri değildi, sadece cahillikleriydi... Çünkü hiçbir şeyi okumayan, okusa da anladığını sanmayan bir toplumda karşıya karşıya kaldık diyebiliriz... Bu arada saldırıyı gerçekleştiren kişi de gözaltına alındı. Bu yakalanan kişiye şu tarihi gerçeği okuduğunu hiç sanmıyoruz... Nedir o tarihi gerçek? Şudur: "...Kesin olarak İsa'nın MÖ 4 - MÖ 6 yılları arasında doğduğuna inanılmaktadır, bu tezin doğruluğu ise İsa'nın doğduğu dönemde Kral Hirodes'in tahtta olmasıdır. Katolikler İsa'nın doğum gününün 25 Aralık, Ortodokslar ise 6 Ocak olduğuna inanmaktadırlar.." Başka bir bilgiyle de şu açıklamayı yapabiliriz: "(Noel ile yılbaşı aynı şey mi?) sorusu çıkıyor karşımıza... Hayır. Noel, İsa Peygamber'in doğumunun kutlandığı 25 Aralık günü Hristiyanlara özgü bir bayram. Yılbaşı ise belli bir dinin bayramı olmayıp, dünya genelinde birçok ülkede bir yılın bitip, diğerinin başlamasının kutlandığı geceye verilen isim. Ayrıca bunun (Yani yeni yılın) yabancıların bayramı olduğunu iddia eden varsa çıksın ortaya ve kanıtlasın... Hangi dinin,, hangi toplumun bayramı olduğunu açıklasın... Asla açıklayamaz.... Çünkü yeni yıl ile ilgili ne bir bayram vardır ne de bir ülkenin veya bir dini mezhebin kutlama töreni vardır... Bu, bir yılın bittiğini gösteren takvimdir... Neden bu cahilliğimiz devam ediyor?.. Şunun için: 1) Modernleşme gavurluk olarak kabul edilmekte... 2) Oysa modernleşen Batılı ülkelerin hepsi de bilim ve ilimde ilerledikleri için dünyaya da hükmetme kudretini göstermektedirler... Bugün ise Suriyelilere ve onun gibi gelişmekte iddialı olmayan İslam ülkelerine baktığınızda vatandaşları "Biz Müslümanız" diyorlar... Ama "Şu iş gavur işi..." Yok efendim "Şu iş Yahudi veya Protestan işi" diyerek hep kendini bulunmaz nimet gören İslam ülkeleri, ne dünya tarihine yön verecek buluşlar icat ederek dünya tarihine ismini yazdırmıştır... Ne de ülkesindeki baskı rejiminden kaçarken herhangi başka bir İslam ülkesine kaçmıştır... Yani kalplerinde Batılı ülkelere hayranlık beslerlerken... Kendi ülkelerinde cahil kalmak için her türlü hokkabazlığı uygulamaya çekinmeden uygulamaktadırlar.
BAYRAMLAR HER SENE DEĞİŞİK TARİHLERDE KUTLANIYOR... KİMSE BUNUN SEBEBİNİ SORMUYOR... AMA İŞ DÖNÜP DOLAŞIP DİNİ OLMAYAN KUTLAMALARA GELİNCE, HEMEN ONU KENDİNE RAKİP GÖRÜP GARDINI ALIYORLAR... YANLIŞ YOLDALAR... Dini bayramların günleri "kameri takvim" e göre hesaplandığı için, şu an kullanılan takvimde her yıl aynı tarihe rastlamaz. Her yıl onar günlük gerilemeyle gelen ramazan ve kurban bayramları böylece değişik mevsimlerde kutlanabilmektedir... Oruç zamanı aşırı sıcağa da geliyor, veya çok soğuk olan bir mevsime de...Kurban ve diğer dini bayramlar da aynı kaderi paylaşmaktadırlar... Asıl meseleye gelirsek eğer, şu soruyu sormamızda fayda var: "Ay takvimine göre Ramazan ayı, her yıl yaklaşık 11 gün geriye gittiği için 2030'da ilk Ramazan ayı 5 Ocak'ta, ikinci Ramazan ayı ise 26 Aralık'ta başlayacak ve böylece aynı yıla iki kez ramazan ayı denk gelmiş olacak... O zaman ne yapacaksınız şeriat kafalılar?.." İsa Peygamber'in doğumunun kutlandığı 25 Aralık'a kutlanacağı için, bizim de Kurban Bayramımız bu tarihte hemen sonra başlayacağı ve yılbaşına da denk geleceği için şimdi biz gavurlaşmış mı olacağız?.. Bu nasıl bir kafa?.. Bu nasıl bir mantık?.. Hiç mi hoşgörünüz yok?.. İslamiyet için ne derler?... İslamiyet hoşgörü dinidir... Komşun veya başka bir dinin bayramı kutlanıyorsa ona saygılı olacaksın... O dine saygı gösterip insanların inançlarına karışmadığın zaman sen Hristiyan mı oluyorsun?.. Hayır, gayet efendi bir insan oluyorsun... Hatta o saygıyı kimden öğreneceksiniz?.. Tabii ki Hz. Muhammed'ten... Nasıl mı? Medine Sözleşmesini okuyun... Hz. Muhammed'in Medine'de farklı topluluklar arasında barış ve adalet sağlamak amacıyla 622 yılında oluşturduğu tarihi bir antlaşmadır. Bu belge, İslam'ın ilk yazılı anayasası olarak kabul edilir ve sosyal uyumun temellerini atmıştır. Daha doğrusu, Muhammed'in önderliğinde Mekkeli Müslümanlar (Muhacir), Medineli Müslümanlar (Ensar), Medine'de yerleşik Yahudiler, Medineli müşrikler ve Medine'de yaşayan farklı millet ve sosyal bloklar arasında yapılan siyasi, sosyal ve anayasal bir belgedir. Şimdi Hz. Muhammed müşriklerle, Yahudilerle barış antlaşması imzalayıp onlarla birlikte yaşamayı kabul ederken, bugün cahiller hiçbir dinin ne hiçbir bayramına... Ne de kendilerine saygı göstermektedirler... Bugünkü salakça ve cahilce yapılan eylemlere baktıkça, bu ülkenin daha çoooook yol alması gerektiğine inanıyoruz.