Wikileaks Belgelerinde 'Çuval Baskını'

Wikileaks Belgelerinde 'Çuval Baskını'

4 Temmuz 2003'teki baskından iki ay önce Genelkurmay Başkanı Özkök ABD'ye üç mektup yazmış, Washington ültimatom vermiş. Türk-Amerikan ilişkileri tarihinin gerçekten “parlak” sayfaları olup olmadığı tartışılabilir ama varsa bile, 4 Temmuz 2003’ün o sayfalardan biri olmadığı kesin. O tarihte, dünyanın her yanındaki Amerikalı yetkililer, ülkelerinin 227’nci Bağımsızlık Günü kutlamaları nedeniyle izin kullanır ya da resmî törenlere katılırken, Kuzey Irak’ta Amerikan 173’üncü Hava İndirme Tugayı’na bağlı askerler tatil yapmıyorlardı. Onlar, Süleymaniye’de kentinde bir binbaşı komutasında karargâh kurmuş olan 11 Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) mensubunu yakalayıp, başlarına çuval geçirmek suretiyle gözaltına almakla meşguldüler. İkili ilişkiler tarihine “Çuval Olayı” olarak geçecek olan bu hadisenin perde arkasına ilişkin Türk ve Amerikan resmî değerlendirmeleri hiçbir zaman birebir örtüşmedi. Ancak Ankara’nın da Washington’ın da, 4 Temmuz 2003’te yaşananların tekrarlanmasını istemedikleri ve tekrarlanmaması için önlem alma güvencesini karşılıklı olarak birbirlerine verdikleri biliniyor. Bugün, “WikiLeaks Türkiye Belgeleri” arasında yer alan ve doğrudan “Çuval Olayı”nı olmasa da, bu olayın nasıl bir ortamda gerçekleştiğini anlamaya yardımcı bir kriptoyu yayımlıyoruz. 5 Mayıs 2003 tarihini taşıyan, yani “Çuval Olayı”ndan tam iki ay önce, ABD’nin Irak’ı işgal harekâtını başlatmasından ise 45 gün sonra yazılan bu kriptoda, dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök’ün kaleminden çıkan üç mektupla, 28 Nisan 2003’te Türk ve Amerikan Özel Kuvvetleri arasında yapılmış bir görüşmenin zabıtları var. Ancak bu mektupları ve zabıtları okumaya başladığınızda, metinlerin içinden bir “hayaletin” geçtiğini de hemen farkedeceksiniz. Metinlerde, üstü örtülü atıflar dışında doğrudan ele alınmasa da, Türkiye ile ABD arasında ciddi bir gerginlik vesilesi olduğu anlaşılan, Amerikan tarafının Türk askeriyesine ültimatom benzeri talimatlar vermesine, Türk Genelkurmayı’nın da bundan duyduğu rahatsızlığı bildirmesine neden olan o “hayalet,” 22-23 Nisan 2003’te Kerkük’te yaşanan olaydı. 22 nisanda, Erbil’deki Özel Kuvvetler Komutanlığı Karargâhı’nda görev yapan bir time mensup Türk askerî personeli, “Türkiye’den gelen bir insani yardım konvoyuna eskortluk etmek” gerekçesiyle gittikleri Kerkük’te gözaltına alındılar; ertesi gün de, Amerikan askerî personeli eşliğinde Irak’tan sınırdışı edilerek, Türkiye’ye geri gönderildiler. Söz konusu timin bu olaydan birkaç saat sonra Irak’a döndüğünü; on hafta sonra yaşanacak olan “Çuval Olayı”nın arkaplanında da işte bu sınırdışı ve geri dönüş hadiselerinin belirleyici rol oynadığını savunanlar var. Ama biz, o tartışmaya şimdilik girmeksizin, 22-23 Nisan 2003 hadiselerinin Türk-Amerikan askerî diyaloguna nasıl yansıdığını ortaya koyan dört ayrı belgeyi dikkatinize sunuyoruz. Özkök, ABD’ye üç mektup yazdı Tarih, 5 Mayıs 2003. ABD’nin Ankara Büyükelçiliği’nde Siyasi-Askerî İşlerden sorumlu Müsteşar Stuart Brown’ın Washington’a gönderdiği telgrafın başlığı: “Irak: Türk Genelkurmay Başkanı (Hilmi) Özkök’ten Genelkurmay Başkanı (Richard Bowman) Myers ve CINCEUR (ABD Avrupa’daki Kuvvetleri’nin Başkomutanı General James) Jones’a mektuplar.” Telgrafın tam metni şöyle: (1)5 Mayıs 2003’te Büyükelçilik, Türk Genelkurmay Başkanı General Özkök’ten üç mektubun nüshalarını aldı. (1) Genelkurmay Başkanı General Myers’a yazılmış 30 nisan tarihli bir mektup (metin için ikinci paragrafa bakın), (2) Genelkurmay Başkanı Myers’a yazılmış 1 mayıs tarihli mektup (metin için üçüncü paragrafa bakın) ve (3) SACEUR (Avrupa Müttefik Kuvvetler Komutanı) General Jones’a yazılmış 1 mayıs tarihli bir mektup (metin için dördüncü paragrafa bakın). Genelkurmay Başkanı Myers’a gönderilen ilk mektup, büyük ölçüde Kuzey Irak üzerinde duruyor: ABD güçlerinin Kuzey Irak’taki Türk özel kuvvetlerine muamelesini protesto ediyor ve onların oradaki varlığını açıklamaya ve haklı göstermeye çalışıyor. Ayrıca, PKK/KADEK tasfiye edildiğinde ve bölge güvenli olduğunda Türk güçlerinin yeniden konuşlandırılmasını (Türk birliklerinin Kuzey Irak’tan çekilmesi kastediliyor), ABD ve Türkiye’nin birlikte ele alabileceklerini de söylüyor. General Myers’a yazılan ikinci mektup (SACEUR Jones’a yazılan mektup gibi), Türkiye’nin, Irak’ta NATO öncülüğündeki operasyonlara katkı sunması teklifinde bulunuyor ve Türkiye’deki NATO karargâhının bu amaçla kullanımı için NATO’nun desteğini istiyor. KERKÜK'TEKİ OLAYI ÇOK ABARTTINIZ Türk Genelkurmay Başkanı General Özkök'ün Genelkurmay Başkanı General Myers'a mektubunun metni şöyle; Sayın General Myers, Kuzey Irak'taki ABD Özel Kuvvetlerinden gelen yeni mesajlar cesaretlendirici değil. Bu nedenle size görüşlerimi aktarmak istiyorum. Bilindiği gibi, 1977'den beri Kuzey Irak'ta sınırlı sayıda Türk birliği bulunmakta. Bu eylem KDP ve KYB ile tamamen koordine edilmiştir. Bu sınırlı asker konuşlandırmasının esas amacı, PKK/KADEK teröristlerinin Türkiye'ye sızmasını önlemenin yanısıra erken uyarı ve istihbarat toplanmasıdır. Bölgede, Türkiye için ciddi tehdit oluşturan neredeyse 5 bin terörist vardır. Bu nedenlerle PKK/KADEK varlığının tasfiye edilmesi ve bölgede tam denetimin sağlanması ertesinde, Kuzey Irak'taki Türk askeri mevcudiyetini, biz, beraberce değerlendirebilir. Temin edildiği üzere, bu birliğin genel olarak, ABD operasyonları üzereinde olumsuz bir etkisi yoktur. Arzulanan nihai duruma, karşılıklı anlayış ve nesnel kıstaslara dayalı, ikili görüşmeler yoluyla erişebileceğimiz aşikardır. Bunu akılda tutarak, ben Kerkük'te kısa bir süre önce yaşanan olayın abartılı olduğunu düşünüyorum. Birincisi General Osman'ın karargahı bu faaliyetten haberdar edilmişti. İkincisi, bölgede herkes hafif silahlar taşıma eğilimindedir. Türklerden, Kürtlerden ve Türkmenlerden oluşan bu timdekiler, kendi güvenlikleri için gerekli olanın dışında ilave silah taşımıyorlardı. Konvoy durdurulduğunda, anlaşmazlığı çözüme kavuşturmaya yardımcı olmak amacıyla başkaları da geldi. Ancak yanlış anlaşıldılar ve çok bariz nedenlerle Türkiye'ye geri gönderildiler. Türkiye'nin bu olaydaki düşük profili tavrı, hiç bir surette, Türk timinin hatalı davranmış şeklinde anlaşılmamalıdır. Aksine yukarıda belirtildiği gibi, Türk yaklaşımının altında yatan unsur, Türk-Amerikan ilişkilerine atfettiğimiz önem olmuştur. Alt kademelerin yanlış yorumlarının hatalı değerlendirmelerinin ilişkimize ters bir etki yapmasına izizn verilmemelidir. Bu bağlamda bu tür gergin ve öznel yaklaşımları her iki taraf için de kabul edilemez bulmaktayım. Kısa zaman dilimlerinde karşılanması gereken ültimatom benzeri talepler, dostane ilişkilerimize zarar verebilir. Biz birbirimize karşı değiliz, bölgedeki askeri birliklerimiz de birbirine karşı değil. Bu tür talihsiz açıklamaların, uzun zamandır zor koşullar altında çalışan bazı yetkililerin hissiyatından kaynaklandığını varsayıyorum. Bu tür açıklamarın tekrarlanması end,işe verici bir atmosfer yaratmaktadır. Mesela, 28 Nisan'da Erbil'deki toplantı sırasında 10. ABD Özel Kuvvetler Grup Komutanı Albay, Cleveland tarafından yapılan açıklamalar kabul edilemez nitelikteydi. Bilhassa, Irak Özel Temsilcisi Sayın Khalilzad'la Özel Kuvvetler timlerine Habur kapısında yapılana bir intikam olarak atıfta bulunmak, hiç kuşku yok ki böyle bir subayın haddi değildir. Bilindiği gibi, Sayın Khallizad'ın yakın korumalarının bazıları, geri dönecekleri yönündeki yazılı taahhütleri olmasına rağmen Irak'ta kalmışlardır. Sınır kapısındaki Türk yetkililerin de kendi üst makamlarıyla istişare yapmaları gerekmişti ki, bu da elbette zaman almıştır. Bu süreç boyunca, Sayın Khallizad ve yardımcıları, vali yardımcısı tarafından misafir edilmişlerdir. Akabinde de, kısa bir süğre sonra kendisinin ve ekibinin Türkiye'ye girmelerine izin verilmiştir. Özel Kuvvetler meselesine dönersek, böyle bir birimi Türkiye'den Irak'a gönderme yetkisi TBMM'ye aittir. Bu konuda bir yetkim olmamakla birlikte sizinle konuştuktan sonra, Özel Kuvvetleri siyaseten hali hazırda kabul edilmiş olan NILE (Kuzey Irak İrtibat Elemanları) timlerinin kapsamına sokan bir dizi işlem gerçekleştirdim. Kuzey Irak'taki kalışlarının uzamasına gelince düşünemmeiz gerektiğini söyledim ki, bu da bir esneklik yansıtıyor. Daha önce Kuzey Irak'taki birliklerimizin yerleri konusunda net açıklamalar yapmıştık. 23 Mart 2003'te ODC'ye (Ankara'daki ABD'ye ait Savunma İşbirliği Bürosu) bu yerlerin koordinatlarını açıklayanyazılı bir bildirimde bulunduk. Dahası, ben kişisel olarak bakan Powell'a Türk askerlinin toplam sayısının 1500 civarında olduğunu bildirdim, asker sayılarını, başlıca silahlarını ve muharebe araçlarını içeren ayrıntılı bir belgelemeyi de, talep üzerine yaptık. Savaş alanında küçük yanlış anlamaların ve sorunların genel olrak ilişkilerimize zarar vermesinden korkuyorum. Bu tür sorunları yapıcı bir tutumla çözemek içni azami gayret göstermemiz gerektiğine inanıyorum. Esas amacımız ilişkilerimizin kötüyü gitmesini önlemek olmalıdır. Ben asker olarak bizim hala bu açıdan oynamamız gereken önemli bir rol olduğuna inanıyorum. Benzer olayları önlemek için yapmamız gereken şey, asker ve sivil heyetlerle bir araya gelmek ve Kuzey Irak'taki temel düzenlemeleri konuşmaktır. CENTCOM'un (ABD Kuvvetler Komutanlığı) devreye girmesi savaş alanında böyle bir girişimden sonra gerçekleşmelidir. BU ANİ TALEPLER HİÇ YAPICI DEĞİL Daha önce de konuştuğumuz gibi, yanlış anlamayı önlemek için faaliyetlerimiz şeffaf olmalıdır. Benim, şu an için tekrarlamak istediğim şey de budur. Ültimatombenzeri açıklamaların, ani ve beklenmedik taleplerin, ikili ilişkilerimizin geliştirilmesi açısında hiç de yapıcı olmadığı kanaatindeyim. Sonuç olarak, kısa süre önceki gelişmelerin ikili ilişkilerimiz açısından zor bir ortam yaratmaması yönündeki samimi dileğimi ifade etmek isterim. Bunu akılda tutarak, karşılıklı anlayış ve işbirliğinin, karşılaşabileceğimiz bütün muhtemel engellerin üstesinden geleceğine olan kesin inancımı yeniden vurgulamak isterim. Bundan dolayı, geçmişteki olayların müstakbel ilişkilerimize hâkim olmasına izin vermemeliyiz. Bu yönde her türlü görüşmeye ve işbirliğine hazırız; Irak'ın yeniden inşası aşamasına ve bir İstikrar Gücü oluşturulmasına muhtemel Türk katkısı da buna dahildir. İkili ilişkilerimizi geliştirmek için elimden geleni yapmayı sürdüreceğimden emin olabilirsiniz. Saygılarımla, CC: General James L. Jones (Mektubun bir kopyasının da, Orgeneral Özkök tarafından Avrupa Müttefik Kuvvetler Komutanı Orgeneral Jones'a gönderildiği anlaşılıyor.) Kaynak: Taraf