VARLIK ya da YOKLUK

VARLIK ya da YOKLUK

Hangimiz element tablosunu hatırlıyor? Biraz karışık olmakla birlikte, kendine has bir düzeni olduğunu hissettiren kare kutucukların yan yana dizildiği, okul yıllarında ezberlemekten gına gelen ünlü tablo... Tüm elementler birbirinin benzeri atomlardan, atomlar da birbirinin aynı olan parçacıklardan oluşuyor. İçerdiği proton, elektron, nötron gibi parçacıkların farklı olduğu tam 118 ayrı yapı. Aslında daha fazla olmalı.. Henüz keşfedilmeyen 7 tanesinin sahip olması gereken özellikleri biliniyor, adları bile verilmiş. Büyük bir ihtimalle ilerde keşfedilecek olanlarla birlikte sayısı 160 civarında olacak. Uzay dahil, evrende ne görüyorsak, ne hissediyorsak, neye dokunuyor, neyi biliyorsak herşey, ama herşey bu 118 küsur elementten oluşuyor. Elementleri temelde birbirlerinden farklı kılan, atomlarının çekirdeklerindeki proton sayıları. En hafif element olan hidrojen atomunda bir proton, ikincisi olan helyum atomunda 2 proton, oksijen atomunda 8, demir atomunda 26, altın atomunda 79 proton var. İşte oksijeni hidrojenden, demiri altından farklı kılan sadece atomlarının proton sayılarındaki bu farklılık. Saç telimizdeki kutin tabakasindan beyin hücrelerimizin uzantılarına, arabamızın klima hortumunu oluşturan lastik kimyasallardan bilgisayarımızdaki silikon çiplere; uçağımızın içinde uçtuğubulutlardan mezarlarında çözünmekte olan bedenlere kadar herşey bu elementlerin kendileri yada çevrelerindeki diğer elementlerle kurdukları fiziko-kimyasal bağlar ile oluşturdukları bileşiklerden oluşuyorlar. Sadece somut maddeler değil.... Parmağımıza batan iğnenin acısı da beynimize, hücre içindeki Potasyum ve hücre dışındaki Sodyum elementlerinin en dış halkalarındaki elektron paylaşma gerekliliğinden kaynaklanan yer değiştirme sayesinde oluşan impuls sayesinde iletiliyor. Yada mutluluk hormonunun beden içi feed-back kontrolleriyle oluşan düzeyi, haleti ruhiyemizi belirliyor. Evrende bilimin kurallarına uygun olmayan zerre kadar istisna, boşluk yok. Herşey, bir yıldızın patlaması, depremin şiddeti, gözümüzün ışıgın kırılma kurallarına uygun şekilde, yanlış görüntüler algılaması...Herşey bilime uygun ve aslında sadece 109 küsur tane, birbirinden farklı yapıtaşının kombinasyonundan ibaret. Bu kadar basit.. Ya da bu kadarcık karmaşık...Simple and essential. Peki biz, bedensel olarak, ruhsal olarak bu çerçevenin neresindeyiz? Bu da bir başka yazı konusu... Doç. Dr. Seref Barut (serefbarut@yahoo.com) Yazarın Arşivi: Yalın ve Temel Olmanın Dayanılmaz Ağırlığı