KARAOĞLAN HİÇBİR ZAMAN "KIBRIS'I ALDIM" DEMEDİ...

Submitted by FTG on Sun, 08/24/2025 - 16:32

Ökkeş Ağaoğlu

"DEVLET adamı nasıl olur?" diye bir soru sorulursa, buna verilecek en güzel cevap "Bülent Ecevit"tir... yani KARAOĞLAN... Çünkü Atatürk ilkelerinden hiçbir zaman ödün vermedi... Hatta Merve Kavakçı olayını hatırlamak her şeye değer...

2 Mayıs 1999 tarihinde TBMM'de ant içme törenine türbanlı gelen Merve Kavakçı Meclis'te içeri girdiğinde Başbakan merhum Bülent Ecevit, "Burası Cumhuriyete başkaldırı yapılacak bir yer değildir" dedi. Ve Merve Kavakçı'yı Meclis Genel Kurul salonundan dışarı çıkardı... O anda da yanında Nazlı Ilıcak'ın oturduğu ve Merve Kavakçı'ya destek olup oturmaya devam ettiğini unutmayalım... Bugün Ecevit'in ne kadar haklı olduğu ortaya çıkmış oluyor... Çünkü Meclis'te "Türbanlı genel kurul salonuna girmek insan hakları olarak bir haktır" diyerek Cumhuriyeti protesto edenler, bugün Cumhuriyeti yıkmaya kalkmıyorlar mı?.. Ve bugün Ecevit'in haklı olduğu ortaya çıkmıyor mu?.. Kimisi Ecevit'i eleştirirken, bugünlerin geleceğini tahmin eden Ecevit'in sağlam duruşu diğer partilerin genel başkanları tarafından devam etseydi bugün AKP bu kadar dayılık yapabilir miydi?.. Elbette yapamazdı... Şimdi anladınız mı Ecevit'in nasıl bir siyasi düşünceye sahip olduğunu?.. Ecevit bugünleri görüyordu... Bir konuşmasında, "Özellikle feodal yapıdan ülkemizi kurtarmak için çalışmamız gerekiyor. Yoksa yanlış siyasi yapılanmalar yarın öbür gün nükseder ise, o zaman bugünkü durumu kurtaramayız" demişti... Yani feodal yapı hepimizin bildiği gibi Orta Çağ Avrupa'sında görülen en kesin sistemdir... Toprak sahipliği ve kişisel bağlar üzerinde kurulu bir sosyal ve ekonomik yapı üzerinde kurulu sistemdir... Bu sistemi hayalen de olsa patronlar dünyasına dönecek olan bir Türkiye'yi hayal etmek bile feodal yapının canlanmasına ön ayak olacaktır... Çünkü sendikalar işçi sınıflarının haklarını korurken, işveren sendikası da patronların elindeki olanakların işçilerden daha fazla olduğunu ve bunun böyle devam etmesi halinde sendikaların sessizliğine sessizlikle çökeceklerini düşünmekteler. İşte bu tehlikeli sendikal gidişlere dur diyecek bir feodal yapının canlanmaması için çok çalışan Ecevit, bir maden kazasını duyar... O vakit Ankara'daki evindeydi. Haberi duyduğu andan itibaren kendi yemek ve yolluk hazırladı ve kendisine ait olan arabasına binerek maden kazası olan bölgeye gitti... Burada ne yaptı dersiniz?.. Siyasi düşüncesinin orada daha belirgin ve daha net anlaşılması için madenci kıyafeti giyerek madene giriverdi... Tabii bu arada oradaki bulunan herkes şoktaydı... Düşünün bir başbakan maden kazası olan bölgeye gidiyor ve maden ocağının içine giriyor... Hem de tüm kuralları çiğneyerek... Ve tam 4 gün o madende kalıyor... İşçilerle sohbet ediyor ve onlarla birlikte çalışıyor... Tabii onların sıkıntılarını ve dertlerini dinliyor... Sendikacıların yapamadıkları yakınlığı direkt Ecevit madencilere yapıyor ve bütün eziyetlerini tek tek anlıyor ve not ediyor... Şimdi sorarım size, bugün hangi başbakan Ecevit gibi maden ocağına girecek... 4 gün o maden ocağında kalacak... Ve işçilerin babası olacak?.. Var mı böyle bir başbakan adayı? Yok, bulamazsınız. Umursamadı Ve kazadan saatler sonra kaza olan madene ulaştı. Derhal talimat verdi ve kendisi için madenci kıyafeti istedi… – “Aman efendim…” dediler. Umursamadı, kıyafeti yeniden istedi, gelen kıyafeti giydi ve kurtarma çalışmalarına destek vermek için madene doğru yürüyerek, gönüllü madencilerin arasında gözden kayboldu! Bu kişi, Bülent Ecevit’ti. Türkiye Cumhuriyeti başbakanıydı. 4 gün o madende bir işçi gibi gönüllü olarak çalıştı.

ECEVİT, "BEN KIBRIS'I ALDIM VE TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NİN EZELİ RAKİBİNİ ADADA SESSİZLİĞE GÖMDÜM" DEMEDİ... BUGÜNKÜ SİYASİLER MAŞALLAH BİR ŞEY YAPMADIKLARI HALDE YAPTIK DİYE YALAN SÖYLÜYORLAR... Bugün siyaset kavramı o kadar değişti ki... Kimisi dışarıdan gelen baskının kendilerine yapılan bir destekmiş gibi görüyorlar... Kimileri de buna kendilerinin siyaset ettiğini ifade etmekteler. Yani yapıcı siyasetin azizliğinin de kendi ellerinde olduğunu inatla açıklamaktalar... Oysa Ecevit 6. Filo da dahil, ambargolara hiçbir zaman boyun eğmemiş... Olması gereken bütün politik ve siyaset oyunlarına boyun eğmeden Amerikan'ın kan emici askeri hareketliliğini resmen durdurmuştur... Türkiye'de bütün Amerikan üslerini kapatmıştır. Hepsinde Türk bayrağını çekerek Ankara'nın gücünü göstermiştir. Sadece bu kadar da değil. O zamanın Amerikan Dışişleri Bakanı Kissinger, Ecevit'e aynen şu soruyu sormuştu: "Kıbrıs'a hareket ettiğinizde Akdeniz'de Amerikan savaş gemilerini görürseniz ne yapacaksınız?.." Ecevit o üstün politik zekasıyla aynen şunu söylemiştir: "Deniz büyüktür, yanınızdan çeker gideriz." İşte devlet adamı böyle olur... Yoksa bugün "Kıbrıs'ı aldım....Apo'yu yakaladım ve Türkiye'ye getirdim" diyerek hiçbir zaman siyaset yapmamıştır... Bu iki konuya hiçbir zaman girmemiştir... Her şeyi politikanın ve diplomatik tavrın en güzel örneklerini vererek iç meselelere dış meselelerin sorunlarını ve kahramanlıklarını masaya yatırmadı. Bir daha böyle devlet adamı gelmez.