Ökkeş Ağaoğlu
TÜRKİYE’deki siyasal yapının son yıllarda (hatta son günlerde diyelim) en hararetli tartışmalarından biri, milliyetçiliğin bozulması... Siyasi yelpazede iddialı şekilde yer alan solun ve sağın bozulmasıdır... Haliyle bu bozulma öylesine kurumları da berbat etti ki... Sormayın gitsin... Nasıl berbat ettiğini şu son 23 yılda görmüyor musunuz?.. "Babalar gibi satacağız" diyen bozulmuş sağ zihniyet değil mi?..
Ülkeyi komple ithalat rejimine sokan bozulmuş sağ zihniyet değil mi?.. Ülkesini sevmeyerek bu kadar kötülüğü yapan bozulmuş sağ zihniyet değil mi?... Bütün yalanları olasılık diye kullanan... Kafaları (daha doğrusu beyin taşıdıklarına inanan beyinsizleri) peşlerine takan bozulmuş sağ zihniyet değil mi?.. Dindar ayaklarıyla ortaya çıkan... Atatürk'e dinsiz diyerek Kuran ve Allah düşmanı ilan ettikleri solcu partileri kötüleyerek bugün açlığı ve yoksulluğu yaratan bozulmuş sağ zihniyet değil mi?.. Bugün solda ikinci cumhuriyetçiler dünden bugünlerin yaşanmasına razı olarak sağı temsil eden ama milliyetçilikten uzak, vatana ihanet eden bir partiye şirin görünmek adına çıkardıkları siyasi bir yelpaze değil midir?... Hatta siyasetin bittiğine körü körüne inanan cahil solcular değil midir?.. Daha düne kadar Barolar Birliği Başkanı olan... Ağzından Atatürk'e düşürmeyen sosyalist görüşlü Metin Feyzioğlu döneklik yapıp ampulün peşine düşmedi mi?.. Burada sorulacak soru şu olmalı: 1) Bu korkaklık mıdır?.. 2) Yoksa cebini doldurmak mı?.. Bize sorarsanız, bunun adı vatanı satmaktır... Hatta Vatanın şerefini kirletmektir.
SİYASİ YELPAZE ÇOK FENA BOZULDU... BUNUN ADINA NE DERSENİZ DEYİN, BUNUN ADI VATANIN ŞEREFİNİ İKİ PARAYA SATMAKTIR... KORKAKLIKTIR... Bugün siyasi yelpaze bozuldu... Taşlar bir türlü yerine oturmuyor... Onu bozmak için devletin kurumlarını kullanan AKP, kendini başarılı görmeye çalışıyor... Tabii medyanın manşetlerini de kendisi attığı için, buna körü körüne inanan halkın bir kısmı AKP'nin peşinden koşmayı milliyetçilik sanıyor... Aksine milliyetçiliğin tam tersinin peşinden koştuğunu fark edemiyor... Ama ne olursa olursa o inanan kişilere kabahat bulamazsınız ki... Neden mi?.. Düne kadar AKP'yi eleştiren okumuş kişilerin de AKP'ye katılışını ve onun görüşlerini savunanlara ne diyeceğiz peki?.. Onların adı OKUMUŞ CAHİL'lerdir... Yıllarca milliyetçi Atatürk'çüyüm diye aldatarak... Kandırarak ve süslü laflarla insanları uyutarak diploma alan sözde milliyetçiler, bugün milliyet düşmanı partinin savunucusu oldular... Hem de hiç utanmadan ve sıkılmadan... Eğer siyasi yelpazeye bakacak olursak buna insanın inanası gelmiyor... Kimden mi bahsediyoruz? Tabii ki Devlet Bahçeli'den ve MHP'sinden Milliyetçilikte kimseye pabuç bırakmayan MHP, bugün "Apo Meclis'e gelsin ve konuşsun" diyecek kadar alçalmış, vatana ihanet edecek kadar cesareti kendinde bulmuştur. Peki MHP'ye milliyetçilik adına "Apo Meclis'e gelsin ve konuşsun" diye mi oy verdi?.. Vatan demek Atatürk milliyetçiliği demek olduğuna sonuna kadar inanan MHP'li vatandaşları bu derece kandırmanın sebebini hangi kefeye koymamız gerekir?... O kefenin adı "Günah" ve "İhanet"tir... Düşünün... Düne kadar Meclis konuşmasında elindeki ipi yere atarak "Apo'yu idam edin" diyerek görüntü veren Devlet Bahçeli, bugün Apo'ya sahip çıkıyor... Tabii bu sahip çıkışa karşı siyasi röportajlarda kendini gösteren eski MHP'li İsa İlyasoğlu'ndan Bahçeli'nin kimlerle akraba olduğu açıklamasını yapınca herkesin düşüncesi ve görüşü değişmiş oldu... Bakın İsa İlyasoğlu Devlet Bahçeli'nin kimlerle akraba olduğunu şu açıklamalarla yapmıştı: 1) - Abdullah Öcalan ile Bahçeli 4.dereceden Hala Çocukları 2) - HDP'li Ahmet Türk,Devlet Bahçeli'nin Halasının Oğlu 3) - YSK Eski Başkanı Sadi Güven,Bahçeli'nin Teyze Oğlu 4) - Şenkal Atasagun Teyze Oğlu... Hadi buyrun bakalım... Bu açıklamalar MHP'den kopmanın bedeli olabilir... Tabii bunun dışında başka şeyler de varsa onu bilemeyiz... Kulağımız o kadar uzun değil... Ama konular ardı ardına gelirse... Saklanan siyasi rezaletler kişinin şahsi ilişkilerine iliştirilirse işte bu siyasette istenmeyen yerlere ve mekanlara kadar gider... Tıpkı bugün olduğu gibi... Bunların duyulması MHP'nin AKP'ye sığınmasına neden oldu diyebiliriz. Haliyle bugüne kadar MHP'ye oy verenlerin tamamının Devlet Bahçeli'den uzaklaşması da artık normal görülmelidir (Ki, öyle de oldu.) Bugün bir seçim olsa milliyetçilikte kimseye fırsat vermeyen MHP yüzde 4 bile alamıyor... Al sana aydın dediğimiz AYDIN CAHİLLERİMİZ... Hepsi MHP'de kümelenmiş siyaset yapıyor. Neredeyse Atatürk'e hakaret etmek için AKP'den önce konuşacak. O seviyedeler.
ONLARCA CUMHURİYETÇİ VE ATATÜRK SEVDALISI GENÇLERİMİZ VE YETİŞKİNLERİMİZ ÖLDÜRÜLDÜ... MİT'İN DOSYALARINA TAKILIRSANIZ HER ŞEYİ GÖRÜRSÜNÜZ... GERÇEK KEMALİST AYDINLARI MI MERAK EDİYORSUNUZ? Alın size onların isimleri... Yazar ONAR KUTLAR... Gazeteci UĞUR MUMCU... Emniyet Müdürü GAFFAR OKAN... ADD Kurucu Başkanı Prof.Dr. MUAMMER AKSOY... Gazeteci-Yazar ABDİ İPEKÇİ... Danıştay üyesi MUSTAFA YÜCEL ÖZBİLGİN... Atatürk sevdalısı Prof.Dr. TÜRKAN SAYLAN... Sivas Madımak Oteli'nde 37 CUMHURİYETÇİ VE ATATÜRKÇÜ AYDIN öldürüldü... Yazar TURAN DURSUN... Doç.Dr. BAHRİYE ÜÇOK... Prof.Dr. AHMET TANER KIŞLALI... Prof.Dr. CAVİT ORHAN TÜTENGİL... Doç.Dr. NECİP HABLEMİTOĞLU Atatürkçü milliyetçilerin... Gerçekten vatanı düşünen beyinlerin bunlar olduğunu... Ve bunun gibi diğerlerini de buraya sığdıramayacağımıza inandığım isimleri rahmetle, özlemle ve saygıyla anıyorum... YA İKİNCİ CUMHURİYETÇİLER?.. Onların bugünler için düşündükleri nelerdir? Hiç bileniniz var mı? bilemezsiniz... Çünkü kapalı kutudurlar... Konuşmazlar ve sır vermezler... Taşıdıkları sır iki görüşü de benimsemeleridir... Yani solcuysa bir anda sağa geçebilirler. Bunun en somut kanıtı eski Barolar Başkanı Feyzioğlu değil midir?. Daha düne ikinci cumhuriyetçi olarak geçinen ve siyasi görüşlerini değiştirenler olarak ((Cengiz Çandar, Mehmet Barlas, Hasan Cemal, Murat Belge, Etyen Mahçupyan, Orhan Pamuk, Mehmet Altan, Eser Karakaş, Şahin Alpay, Mehmet Ali Birand ve Ali Bayramoğlu))'nu saymamız mümkündür. Gerçi daha düne kadar sosyal demokratlık ile solun kalesi olan Mehmet Barlas'ın babası olan Cemil Sait Barlas'ın İsmet İnönü döneminin bakanlarından ve önemli siyasetçilerinden olduğunu düşünürseniz... Hatta Kurucu Meclis Cumhuriyet Halk Partisi Temsilciliği yaptığını da okuduğunuzda... Mehmet Barlas'ın babasının tam tersine sağa kayan kalemine (İkinci Cumhuriyetçi) adını takmak doğrusu olacaktır. Mehmet abiyi bir gün eve davet etmiştim. Tabii rahmetli Eren Güvener, Hasan Çakkalkurt, Yener Süsoy, Erhan Akyıldız, bir iki arkadaş ve rahmetli babam - abim ve ben vardık... Erhan abi, "Bazı sorular sorsak... Acaba cevap verir mi?" diyerek görüşünü dile getiriyordu... Mehmet Barlas eve geldiğinde, onu soru yağmuruna tuttular... Ve ben o anda gazetemiz Milliyet'in nereye kaydığını yavaş yavaş görmeye başlamıştım... 1980'li yıllardı... Hatta İkitelli'deki binanın da Özal tarafından hediye mukabilinde olduğunu da duymuştuk... Tabii bu duyumun ne derece doğru olduğunu bilmiyoruz... Sadece duyduk... Daha sonra iki gün geçmişti ki, Mehmet abi beni çağırdı... Odasına çıktım... Bana, "Ökkeş, ben yurt dışına 3 günlüğüne çıkıyorum. Sana yedek yazılarımı vermek istiyorum" dedi... "Tabii ki" dedim ve tam çıkacaktım ki, "Hop hop nereye böyle?.. Birer çay içelim" deyiverdi. Anladım ki bir şeyler soracak. "Peki abi, neden olmasın?.. Felek abimizin çayları güzeldir" dedim ve çayımız geldi. Epey konulara girdik ve gazetenin kökten değişeceğinin mesajlarını Mehmet abinin kelime aralarından alıyordum (Ki, aniden bana) şu soruyu sordu: Çalışan arkadaşlarım benim için ne diyor?.." Ben de, "Kusura bakma ama kulağını çınlatıyorlar abi" dedim... Çünkü o sıralarda Bedrettin Dalan ile ve Özal ile olan samimi görüşleri vardı... Tabii Aydın Doğan da Barlas'ın yazılarından hiçbir zaman rahatsız olmuyordu... Konu ve anılar çok uzun... Burada yarım kesmek en iyisidir. Ama Sami Kohen abim ile sohbet ederken, kapısından içeri giren iki yazar bozuntusuna verdiği cevabına bizzat şahit olunca çok mutlu olmuştum... Anladım ki o ana kadar Sami Kohen, Mümtaz Soysal gibi muhteşem yazarların yüzü hürmetine gazetemiz soldan 1 santim bile kaymamıştı... Çünkü her ne kadar Emin Çölaşan gazeteyi değiştirdiği halde uzaktan yazdığı köşe yazılarıyla Milliyet'e yine de yön veriyordu. Eyvah, konuyu açtıkça mevzu değişiyor ve başka yerlere gidiyor... En iyisi mi yazıyı burada kesmek. Çünkü konu çok uzun... Herkese iyi haftalar dileğiyle...