Erken seçim bir siyasi çöküşün sinyalini verir

SİYASET dünyası her zaman (kimi kötü – kimi iyi) haberlerle gelişir... Sonra büyür büyür ve beraberinde sorunları da büyütür... Karşınıza çıkmaz bir sokağı çıkarır... Oradan nasıl çıkacağınızı bilemezsiniz... Ve muhalefetin sıkıştırmasıyla olası bir erken seçim mevzusu gündeme gelir.. Bu gündem bile oy potansiyelini kaybetmeye mahkûm olmuş iktidarın bazen kurtuluş umudu oluverir... Günleri, arkasından ayları peşinden koşturan erken seçim olasılığı, gittikçe ciddiyetini korur... Ve iktidarın ERKEN SEÇİM tarihi aniden ve birden bire açıklanıverir... Bunlara hangi başlıklar eklenir?..

Cumhuriyet Bayramını kutlamayan mutlu azınlık var

NEREYE giderseniz gidin, Milli Bayramlarımız her zaman mutluluk ve coşkuyla kutlanır(dı)... Bunun böyle olması için başta ulus olarak asker sevgisi... Atatürk sevgisi... Ve O’nun kurduğu Cumhuriyet sevgisi sırayla dizilir... Milletin kafasında oluşan bu güzel olgu her zaman canlı ve taptaze olarak yarınlara taşınır... Taşırken de ebeveynlerin çocukları bu olguyla büyür ve çoğalırdı... Bunu engellemeye çalışan bir zihniyet oluştu... Ama bu yanlış bir olgu değildir... Yanlış bir inanmışlık değildir... Aksine bu demokrasinin temellerinin en sağlam şekilde atılmasına vesile oluyor demektir...

Türk milleti (1 Cent’e) muhtaç hale getirildi

TÜRK milleti o kadar acımasız bir dönem yaşıyor ki, kim ne derse desin asla bu gidişatı ve sistemi kabul edemez... Etmemeli... Böyle sistem mi olur?.. İnsanlar yönetilemiyor... “Herkes başının çaresine baksın... Bizden bu kadar” der gibi bir tavır var hükümette... Bu anlayış oldukça ne Türkiye Cumhuriyeti ayakta durabilir... Ne de Türk milleti... Onun için tez zamanı yok hemen ERKEN SEÇİME gidilmeli... Yoksa BUGÜN SEÇİM YAPILSA BİLE ÇOK GEÇ KALINMIŞ OLUR... Durum o vaziyette... Ama hükümet kanadı tutturmuş CHP de CHP... KILIÇDAROĞLU da KILIÇDAROĞLU...

İstifa edin geminize binip gidin, biz Atatürkün gemisindeyiz

TÜRK ekonomisi tepetaklak gidiyor... İdari kadroya bakarsanız, saçma sapan ifadelerle günlerini değerlendirmeye alarak milleti uyutma arifesine giriyor... Oysa bu milletin açlıkla talim ettiği yeter... Bu kadar vurdumduymazlıkla halkın ızdırabını görmeden (hatta görmemek için her şeyi yapan) vekil olur mu?.. Elbette olmaz. Hatta olmamalı... Halkın fakirliği ve yoksulluğu üzerine konuşmak için yandaş televizyonlara çıkan iktidarın vekilleri, öylesine laflar ediyorlar ki, güler misiniz – ağlar mısınız?.. Ne yapacağınızı bilemiyorsunuz...

Millet yoksullaştıkça hükümet adeta coşuyor

OLDUM olası Türkiye ve halkı asla rahat etmemiştir. Her partinin başbakanlık döneminde kemer sıkmaktan bunalan millet, bu sefer kemerde sıkacak delik bulamıyor. Nasıl bulsun ki?.. Çarşı - pazar ekonomisi allak bullak... Kimin eli, kimin cebinde hiç belli değil... Bir de bunun üzerine işsizlik olayını eklediğinizde siz seyreyleyin gümbürtüyü... Ama bu gümbürtüyü duymak istemeyen bir tek sorumlu var... O da hükümet... Halktan gelen tepkileri TERÖRİSTLİKLE yorumlayan ve halkını, köylüsünü ve emeklisini hatta öğrencisini TERÖRİST olarak niteleyen bir hükümet var karşımızda...

Hükümetin yeni anlayışı: Zam…Zam…Zam

RANT almaktan başı dönen yandaşların sırdaş oldukları tek konu: Para... Para... Para... Paraları vermek için hükümetin uyguladığı tek çözüm: ZAM... ZAM... ZAM... İnanın Napolyon bile bu kadar paracı değildi.. Düşünün millet açlıktan nefesi kokuyor, ama yandaşların umurunda bile değil... Siz bırakın umurunda olmalarını, utanmıyorlar bile... Ya şu vekillere ne dersiniz?.. Hangilerine mi?.. Birkaç maaş alanları kastediyorum... Onlar da 3 maaştan tutun 10 maaşa kadar alan var... Ve hiçbir zaman yüzleri kızarmıyor... Sürekli sahte gülüşlerle, AKP liderinin “Ülkede açlık yok... Sefillik yok...

Siyaseti de, paraları da kökünden bitirdiler

TÜRK siyasetinde bir kural vardı. O kural zincirleme her şeye ulaşır, Cumhuriyetin temel yapı taşlarından biri olan dostluk ve barış sistemi Anayasamızın gündem maddelerini oluştururdu. Bugün ne bu kurallar işliyor... Ne de kural üzerine kural koymanın hevesine kapılanlara “Dur” denilebiliyor. Nasıl denilsin ki?.. Baksanıza, sürekli gerginlik... Sürekli çatışma... Sürekli ağız dalaşı... Sürekli karşılıklı itiş – kakış... Sürekli şirin görünme umuduyla yola çıkıp siyasetin bütün yollarını tıkama... Bugün tam da bunlar yaşanıyor...